Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Bazen Ateş de Pervaneyi Sever

Tam 17 yıl önce yazdığım bir şiirdi "Bazen Ateş de Pervaneyi Sever" . Şimdi okuduğumda tam da böyle bir aşk yaşadığımı fark ediyorum. Ama neyse ki ateş, pervane uçup gittikten sonra, korlarından yeniden doğabiliyormuş. Sonra, bir başka ateşe aşık olabiliyormuş. Beraber yanabiliyormuş.. Bazen Ateş de Pervaneyi Sever Pervane büyük aşkı ateş için ölür derler Işığı sevmesidir tek suçu Kendi kendine verilmiş bir ceza gibi Belki de bir hediye Ama ne hediye... Derler ki bazen ateş de pervaneyi sever İstemez onun incinmesini Çok yaklaşmamasını söyler Ama dinlemez pervane Söz geçiremez kendine Daha yakına, daha yakına gelir Ölümüne Aşkı aşk yapan da bu değil midir Özlemek, kavuşamamak bir türlü İçinde yaşamak bazı şeyleri Gerçeklerden daha güzel kılmak Bu değil midir ateşle pervanenin şarkısı Ve evet... Bazen ateş de pervaneyi sever İstemez onun incinmesini Ama dinlemez pervane Her seferinde daha yakına, daha yakına gelir Ve ateş anlar ki Onu yakmamasının tek çaresi ısısını, ışığını a
En son yayınlar

Love Bombing'e Dair..

  Narsist bir kişiye aşık olduğunuzda, yetersiz görülme hissiyle baş edip, karşı tarafı idare edebildiğiniz bir yapı geliştirirsiniz. Bunu da aşkınızın bir bedeli olarak kabul edersiniz. Çünkü o love bombing aşamasında sizin için (sözde) neler neler yapmıştır, ben de onun için bunu görmezden gelebilirim dersiniz. Ancak bir süre sonra, hiç de sizi temsil etmeyen o yetersizlik yüklemelerini duygusal olarak içselleştirmeye başlarsınız. Ve bu sizde büyük bir nevroz ve öfke uyandırır. Ve aşkınız biter.. Aşkınızın bitmekte olduğunu anlayan narsist, yer yer sıcak-soğuk davranarak, silent treatment uygulayarak,  emotional rollercoaster oyununa devam etse de, maskesinin düşmekte olduğunun farkındadır. Bu onu daha da öfkelendirir. Hırçınlaşması ve şiddetin dozunu arttırması kaçınılmazdır. Ancak O'nun maskesini  henüz görmeyen bir başka kurban bulana dek, bu oyununu sürdürür. Çünkü sizin varlığınıza bağımlıdır. Her zaman kendini tanımlayacağı, onaylayacağı, üstün göreceği bir başkasının va

Göktaşı

Çok değerli bir arkadaşım aradı beni bugün ve cümlesine şöyle başladı "Sadece sesini duyayım ve günüm daha güzel geçsin istedim," Baya konuştuk. İşten, güçten, gelecek seçimlerden, olan şeylerden, olmamış şeylerden, olmamış şeylerin hayrından, akademiden, belediyeden.. Durdu ve sana bir şey söyleyeceğim ama iltifat olarak alma, gerçekten buna inanıyorum, dedi. Sen nadir, nadide bir pırlantasın dedi.. Senin annen bir pırlanta doğurmuş, dedi. Anne olduktan sonra daha iyi anladım bazı şeyleri, anne olmak beni daha iyi bir insan yaptı, dedi. Sen bir pırlantasın. Ama sıradan bir pırlanta değil; bir elmas, bir safir değil, başka dünyadan bir göktaşı .. Bir göktaşısın sen dedi.. O kadar mutlu oldum ki.. Bir göktaşı. Yıldız tozu.  Evet, hepimiz birer yıldız tozuyuz aslında. Bazılarımız bunun daha çok farkında. Böyle olmaya çalışmadan sadece olmak . Biraz dışarlıklı hissetmek ama yine de uyum sağlamak.  Dün ufak sinir krizleri geçirdim, bugünse daha umutlu hissediyorum.  Yerel seçiml

İlişkinin 7 Günahı

Psikiyatr Dr. Gülcan Özer, ilişkilere zarar veren 7 günahı anlatıyor. Evliliğin bir akıl oyunu değil, istek oyunu olduğunu söyleyen Gülcan Hanım, ilişkilerde iletişimin, cinselliğin ve iç görünün önemini hatırlatırken kendimizi bilmeden yola devam etme şansımızın olmadığını vurguluyor: TEDx Konuşması İlişkinin 7 Günahı: Birlikte olduğumuz kişiyi değiştirmeye çalışmak. Değiştireceğimiz kişiyle evlenmemeliyiz. Çünkü değiştiremeyiz . Aile dinamiklerini göz ardı etmek. Biriyle evlenmek aynı zamanda onun aile dinamiğiyle de evlenmek demek.  Cinselliği geri plana atmak. Bir ilişkinin belki de en önemli unsuru cinsel isteğin sürekliliğidir.  Evliliği ebeveynliğe satmak. Eş ve anne/baba olmak birbirinden ayrı hallerdir. Biri için öteki feda edilemez. Kendini tanımamak. İç görü çok önemlidir. Kişi kendini bilir ve doğru ifade ederse, karşısındakinden ne beklediğini, neye ihtiyacı olduğunu ve karşısındakine ne verebileceğini de bilir.  İletişimsizlik. Uzlaşmama ihtimalini de kabullenerek iletiş

Neden O'nu Seçtim?

Evlenmek için doğru insanı nasıl seçeceğiz? Karşımızdaki adam/kadın kavun değil ki koklayalım! Ancak Psikiyatr Dr. Gülcan Özer karşımızdaki insanın kokusunu alabileceğimizi, hatta almamız gerektiğini söylüyor. Karşımızdaki kişi ile onun kokusunu alabilecek, onu gerçekten tanıyabilecek kadar hikaye biriktirmiş olmamız lazım.  Çünkü yaşayacağımız şeyler, zaten yaşamakta olduğumuz şeylere çok benzeyecek.  Bunu öngörebilmemiz lazım. Aşık olduğunuz biriyle evlenin, ancak aşıkken evlenmeyin. Çünkü aşk gözümüzü kör eder. Tehlike işaretlerini görmez ya da umursamaz oluruz. Partnerimizin bilinmez yönleri başta ilişkiye heyecan ve lezzet katsa da, uzun vadede onu tanımaya ihtiyaç duyarız. Bu ihtiyaç duyduğumuz yakınlık, içtenlik, muhabbet -duygusal ve bedensel muhabbet-, kişilerin birbirini istemesi ve istemeye devam etmesi, cinsellik.. İlişkinin uzun soluklu olup olmayacağının izlerini baştan verir. Evliliğin başarılı olup olmayacağının en belirgin izi, duygusal ve bedensel muhabbetin ve iletiş

Bir hiç olmamaya dair.

Kibir, özgüveni değil, özgüven yokluğunu işaret eder. Dolayısıyla kibirli olmayın ve kibirli olmakla övünmeyin. En önemlisi, kibirli olmakla övünen insanlardan uzak durun. Başkalarından el alan, güç devşiren, üstüne bu emanet güçle başkalarını ezen insanlar, sırtlarındaki o el çekilince bir "hiç" olduklarını hatırlayıp depresyona sürüklenirler. Kibir sıklıkla bu sert düşüşün gelişini görmeyi engeller. Dolayısıyla, güç devşireceğinize, bir hiç olmamaya özen gösterin. Gözle görünür ve kalıcı değişimler geçirmemiş, sözleri ve eylemleri tutarsız, sizde tam olarak güven hissi uyandırmayan insanlara - sevgililere, arkadaşlara "ikinci şans" vermeyin. Zamanınız değerli ve kimseye ikinci şans borcunuz yok.  Bir insan en yakınındaki beş kişinin ortalamasıdır. Dolayısıyla, o beş kişiyi çok iyi seçmelisiniz. Özgüven sorunu ya da narsistik yaralanması olan adamlar, hayatlarındaki kadının kendinden daha başarılı, daha güzel, daha eğitimli, daha zeki olmasını, daha çok para kazanm

Bağlanma

Araştırmalar ikili ilişkilerde yaygın olarak üç tip bağlanma stilinin olduğunu gösteriyor: güvenli , kaygılı , kaçıngan . Nadir olarak hem kaygılı hem kaçıngan olan dördüncü bir stil de bulunuyor, buna da karmaşık  diyorlar (Evren kendilerine kolaylık versin:)) Araştırmacılar, bu bağlanma stillerinin biz bebekken-çocukken, anne-babamızla bağlanma stillerimiz ile birebir örtüştüğünü keşfediyorlar. Ancak bipolar, narsist  ya da borderline gibi kişilik bozukluklarına sahip ebeveynlerimiz varsa, güvenlik ve sevgi ihtiyacımız yeterince karşılanmıyorsa, onlar kaynaklı bağlantının koparıldığı sayısız durum yaşıyorsak, durumumuz biraz karmaşıklaşıyor. Konu ilginizi çektiyse, güzel bir kitap önerim var:  Bağlanma: Aşkı Bulmanın ve Korumanın Bilimsel Yolları . Bu kitap bu tüm bağlanma stillerini örneklerle açıklarken siz ve partneriniz için de birer test uygulaması veriyor. Ben test sonucunda çoğunlukla güvenli ve bir miktar kaygılı çıktım. Teşhis almaktan korktuğu ve ilaç kullanmak istemediği i