Başını sudan çıkardığında kocaman mavi gözlerini bana dikip yanımda yüzmeye başladı. Yok böyle bir güzellik! Dalıyor, taklalar atıyor, çıkıyor, sonra kurbağalama yüzüyordu. Ben ahesteydim gerçi ama bana yetişmek için oldukça çaba sarfediyordu. Havuzun öteki ucuna ulaşıp tutunduğumda neredeyse benimle aynı zamanda tutundu. Dönüp gülümsedim, "Merhaba, küçük denizkızı. Ne kadar güzel yüzüyorsun öyle." Hafif utangaç güldü ve benimle bir yüzmeye devam etti. Öteki kıyıya tutunduğumuzda, havuzdaki diğer çocukları gösterdim. "Akraba mısınız, arkadaş mı?" "Yok şimdi tanıştım onlarla, misafirim ben burada oturmuyorum." "Kaç yaşındasın?" "Dokuz." "Adın ne?" "İpek." Tam da İpek adı verilecek bir kızdı, doğrusu! O kıyıya tutunup ne kadar sohbet ettik bilmiyorum. Arada yüzdük, daldık, 2,5 metreye göbeklerimizi değdirdik, çıktık, deniz kestanelerinden, evcil hayvanlara ve hatta uzaylılara kadar her şeyden konuştuk. ...