Ana içeriğe atla

Yarık

Zaman zaman açılan bir yarığım var.

Bir fermuar gibi. Çukur gibi. 

Canlı bir fay hattı, lavdan bir girdap gibi.

İnsanları kendine çekiyor. 

Masumiyet, samimiyet, güler yüz.

Ve eşdeğer bir ilgi, kayıtsızlık ve fütursuzluk hali.

Kahkaha ve gözyaşı.

Sıcak. Tüketici. Ölümcül. 

Böyle zamanlarda diğer çocuklara bilyelerini gösteren bir sokak çocuğu oluyorum. 

Parlak gözlerle onların bilyelerini görmek istiyorum: 

Seninkiler ne renk? Şu mavi camdan olanı beğendim. Benimle oynar mısın?

Evet, yaklaş ve bana elini göster. Belki hoşuma gider?

Oyun oynuyorum. Flört oyunu.

Kontrol edilmeyi kontrol ediyorum. Erkekleri kontrol ediyorum. 

Ama bir süre. 

Çünkü benden iyi oyuncular var. 

Çünkü o yarık nihayetinde kapanmak zorunda.

Başta masumane başlayan, tehlikeli bir oyun bu.

Bu yarık açıldığında aşıklar ve düşmanlar ediniyorum.

Neden sonra oyun bitiyor.

Aniden bir pişmanlık hissi peyda oluyor.

Çünkü karşımdaki çocuk ağlıyor.

Mavi cam bilyesi ortada yok.

Nerede bilmiyorum, diyorum. Ben almadım.

Oysa biliyorum.

Yarığım onu yutuyor. 

Onu ben bile bulamıyorum.

Yine de deniyorum. 

Gerçekten.

İyi. bir. çocuk. olmaya. çalışıyorum.

28.09.2023

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

Yasemin

Bugün dalında bir yasemini koklayıp seni düşündüm. Yaşıyorlar, demiştin, zarif zarif.. Bir çiçeği koparmayıp dalında koklamak gibi senin aşkın da.. Öyle nazik, öyle düşünceli.. 

4/4

Bu akşam Netflix'te "The Life List" isimli bir film izledim. Dram ve rom-com karışımı bir aile filmiydi. Filmin bir yerinde partnerinizin sizin için doğru kişi olup olmadığını belirlemeniz için 4 soru sormanız gerektiğinden bahsediyordu; Nazik biri mi? Onunla dürüstçe ve sansürsüz konuşabiliyor musun? En iyi versiyonuna ulaşman için seni teşvik ediyor mu? Onu çocuklarının babası olarak hayal edebiliyor musun? Elbette çok eksik ama çok yerinde sorular.  Neden sonra fark ettim ki benim için 4/4'lük olan biri için ben 4/4'lük olmayabilirim. Ama bu beni daha az sevilmeye layık yapmaz. Çünkü ben, yeterliyim .  Ben, olduğum halimle sevilmeyi ve seçilmeyi hak ediyorum.  Ben, benimle birlikte bir gelecek hayal edilmesine layığım.  Partnerimin de hayal ettiğim geleceği hayal etmesini istiyorum.. ya da.. bunu isteyen bir partner istiyorum. Sevgiyle..