Bu akşam Netflix'te "The Life List" isimli bir film izledim. Dram ve rom-com karışımı bir aile filmiydi. Filmin bir yerinde partnerinizin sizin için doğru kişi olup olmadığını belirlemeniz için 4 soru sormanız gerektiğinden bahsediyordu; Nazik biri mi? Onunla dürüstçe ve sansürsüz konuşabiliyor musun? En iyi versiyonuna ulaşman için seni teşvik ediyor mu? Onu çocuklarının babası olarak hayal edebiliyor musun? Elbette çok eksik ama çok yerinde sorular. Neden sonra fark ettim ki benim için 4/4'lük olan biri için ben 4/4'lük olmayabilirim. Ama bu beni daha az sevilmeye layık yapmaz. Çünkü ben, yeterliyim . Ben, olduğum halimle sevilmeyi ve seçilmeyi hak ediyorum. Ben, benimle birlikte bir gelecek hayal edilmesine layığım. Partnerimin de hayal ettiğim geleceği hayal etmesini istiyorum.. ya da.. bunu isteyen bir partner istiyorum. Sevgiyle..
Özgürlük ve sağlık bence şu dünyadaki en önemli iki şey. Üçüncüsü aşk.. Neden çünkü ben bir Terazi'yim :) Özgürlük ve sağlık.. Hiç hazzetmediğim ve hatta hak ettiğinden emin olduğum insanlar için bile istemem bu ikisini kaybetmesini. Ama bazen bazı maskelerin düşmesi, bazı pisliklerin ortaya dökülmesi, "akışta" bazı kişisel gelişimlerin yaşanması için gerekli olabiliyor bazı kayıplar.. Off, ne dedikodular duyuyorum, ne dedikodular! Ağzımı açıp kimseyle ilgili bir şey söylememe gerek olmadan bazı şeyler yaşanarak görülüyor ve bazı haklar kendiliğinden sahibine iade ediliyor. Ne diyeyim, Allahın sopası yok! Kimsenin hakkı kimsede kalmaz. Başkalarına yapılan kötülükler mutlaka bir yerden çıkar. Bunları defalarca gördük, yaşadık.. O yüzden kimse kimsenin ah'ını almasın, a dostlar.. Sevgiyle,