eski kokan evler vardı çook çok eskiden.. hafif loş olurdu. ahşap ayaklı kadife koltukları, her bayram şenlenen odaları, pencere kenarında porselen bir fil ailesi ile..
hatırlıyorum, bademli şerbetler, gül kokulu lokumlar, beyaz şeker kaplı leblebiler ve Sabahattin Dedemin akordeon seslerini.. çocuk çığlıklarının büyük kahkahalarına karıştığını hatırlıyorum.
geçmişte tutabildiğimiz bir güzellik vardı sanki.. hep öyle kalacakmış gibi..
hafif dumanlı olurdu hava, gözlerim yaşarırdı. koltuk kenarlarında, masa altlarında dolaşırken ben, o büyük kalabalık "yıldızların altında" diye başlardı.. müzik ve kahkaha ile büyümüştük biz. ufacık, minicik bir zamandı..
şimdi evler değişti, yüzler değişti, insanlar değişti. farklı yolların, farklı doğruların peşinden gidildi. kimse anlamaz, dinlemez oldu birbirini. sanki her gün biraz daha yalnızlaştık?
yabancıların gözlerinde arar olduk o "aile" dediğimiz kutsal güzelliğin samimiyetini. bazen bulduk, şanslıydık; bazen bulamadık, kandırıldık.
şimdi geriye dönüp baktığımda, aklımda karanfilli çay, gül kokusu, akordeonla söylenen şarkılar ve beyaz leblebi.. sadece küçük bir "an"dı.. biz eski kokan evlerde güzelliği yakalardık. şimdiyse farklı yollarda, farklı umutlarla, dört bir yana dağıldık..
Dalya 07/04/2011
fotoğraftakiler: anneannem Sermin Albayrak ve annem Fulya Hazar
Yorumlar