Ana içeriğe atla

Çay vs Coffee

Son günlerde haşırneşir olduğum CouchSurfing sitesini incelerken fark ettim ki (nam-ı diğer Tanrı Misafiri :)), bir ihtimal İngiltere dışında Avrupa'da en revaçta olan içecek kahve! Üye olduğumdan beri hep birileri kahve içmeye davet ediyor beni! :) Zaten durum bildirimlerinde de available, traveling, don't available ve coffee or a drink var! :) Vay arkadaş, ne kahveymiş! Kahve ya da başka bir içecek, bak sen şu kahvenin küstahlığına! :D Uyanık kalmam gereken zamanların dışında, ya da ne bileyim eğlencesine fal bakalım hadi, dediğimiz zamanların dışında çok tüketmediğimi fark ettim ben kahveyi. İtalya'da kaldığım 1 ay boyunca da gidip nadiren cappuccino içmişliğim vardır o kadar (İtalyanlar bunu duysa beni topa tutarlar kesin :)). Ama ne yalan söyleyeyim, kahve ve kruvasan mı, çay ve acıbadem kurabiyesi mi derseniz, kesinlikle ikincisi derim! Muhtemelen alışkanlıklarla ilgili? Ama o ince belli bardağın ve kıpkırmızı çayın albenisini hangi şekilli kahve köpüğünde bulabilirsiniz ki? Sorarım size kahveciler?? :) Gerçi gittikçe batılılaşmaya başlayan, hafif özenti toplumumuzda kahve temelli birçok zincirin açılmaya başlamasından sonra benim gibi düşünenler yok denecek kadar azalmış olabilir?


Bizim güzel karadeniz topraklarımızda üretilen, kırmızı beyaz altlığı ve parlak saydam ince belli bardağı ile servis edilen, şeker katınca çıngır çıngır şarkılar söyleyen çayımızı yudumlarken, tam da bugün, bunu düşündüm. Minicik hasır taburelere çömelircesini oturup, minik tahta masalara dayanıp sohbet eden kadınlar, erkekler.. Bir sahil kasabası edasındaydı bugün Tuzla çarşısı. Sevgili Burak'a söz verdiğim gibi oturup onun için de yedim acıbadem kurabiyesini. Bazen hiçbir yere ait hissetmesem de, bugün orada o masada kendimi evimde hissettim, belki de ilk defa. Muhtemelen gitmeme az zaman kaldığı için geliyor bu garip düşünceler aklıma. İspanya'da dünyanın en güzel kahvesini içip de fikrimi değiştirebilir miyim? Belki.. Ama, şundan eminim ki, evimde buram buram tüten karanfil kokulu bergamotlu çayın keyfini ya da bir çay bahçesinde otururken Vadinin Perileri'ni (Halil Cibran) okumanın yerini hiçbir şey tutamaz! :)

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

İzmir Planlama Ajansı 2.0

Hayat çok enteresan. Seçim süreci birçok kişinin birçok planını değiştirdi. Benimki dahil. Mesela İZPA’dan ayrılıp başka bir ofise geçecektim. İzBB Başkan adayı değişince, o ofis kapandı. Ardından İZDOĞA’nın başkanı ve sistemi değişti. İZPA, EGEŞEHİR şirketine geçti. Şimdi baştan yapılanıyor.   Sonuçta evet, yine gittim, a ma İZPA’yı da yanımda götürerek .  Ben gittiğimde İZPA’da kalacak olanlar ise.. geride kaldı. Hayat çok enteresan. İzmir Planlama Ajansı, logosu ve bütün kurumsallığıyla yeni baştan oluşuyor ve içinde önemli bir pozisyon alacağım gibi görünüyor.  O halde, bekle beni İzmir Vizyon 2074 Ofisi!

Yasemin

Bugün dalında bir yasemini koklayıp seni düşündüm. Yaşıyorlar, demiştin, zarif zarif.. Bir çiçeği koparmayıp dalında koklamak gibi senin aşkın da.. Öyle nazik, öyle düşünceli..