Life is a moment in space / When the dream is gone / It's a lonelier place / I kiss the morning good-bye / But down inside you know / We never know why / The road is narrow and long / When eyes meet eyes / And the feeling is strong / I turn away from the wall / I stumble and fall / But I give you it all.. I am a woman in love / And I'd do anything / To get you into my world / And hold you within / It's a right I defend / Over and over again / What do I do?.. With you eternally mine / In love there is / No measure of time / They planned it all at the start / That you and I / Live in each others heart / We may be oceans away / You feel my love / I hear what you say / No truth is ever a lie / I stumble and fall / But I give you it all.. I am a woman in love / And I'd do anything / To get you into my world / And hold you within / It's a right I defend / Over and over again / What do I do?..
Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...
Yorumlar