Ana içeriğe atla

Ya Sonra?

Aşağıda paylaştığım lovin' you şarkısını dinlerken okudum Minnie'nin hayatını vikipedi'den. Şanslıysak, eserler vermişsek google'da aratılır belki bizim de isimlerimiz ileride? 31 yaşında kanserden öldüğü yazıyordu. İki çocuğu ve mutlu bir evliliği varken. Birdenbire. Şarkının sözlerini dinledim tekrardan. "Birlikte yaşlanalım" diyor bir yerinde. Birlikte yaşlanmak. Sevdiğin insanla birlikte yaşlanmak. Çocuklarının büyüdüğünü görmek. Torunlarına masallar anlatmak. Bir insan için ne kadar büyük bir lütuftur! Herşey ne kadar basit bir isteğe bağlı aslında. 31 yaş ise ne kadar genç.

Ve bugün, Filiz, 25 yaşında. Daha 25 yaşında! O da aynı hastalıktan muzdaripti, tedavi oluyordu. Bir daha kemoterapi görmesi gerektiğini duyunca bırakmış kendisini. Daha bir sene önceydi, aynı sınıfta, aynı projedeydik. Kıpır kıpır, sapasağlam, güzel bir kız.. Gözlerinde görebileceğiniz tek şey yaşam..

Tedavisi bulunan ve gizlenen bir şey yüzünden insanların boşu boşuna ölmesi ne acı değil mi? Çeşitli devlet adamları yüzünden başlarına bomba yağan bir sürü masum insanın boşu boşuna ölmesi gibi..

Ne amaçla dünyaya geldiğimizi düşünüyorum bazen. Neden yaşıyoruz? Tesadüfen mi buradayız, yoksa bir sebebimiz var mı? Anne ve babamızın birkaç dakika birbirini sevmesinin dışında varoluşumuzun bir sebebi var mı bunu düşünüyorum.

İspanya'ya gelmeden önce, ameliyatından sonra Filiz'e ziyarete gittiler. Çok uzaktaydı, yola çıkacaktım, katılamadım. İyileşiyor sanıyordum, sonra arayacağım, dedim. Söz verdim kendime. Sonra unuttum. Ve şimdi o yok. Çünkü 'sonra' diye bir şey yok hayatta. Yok işte. 'Şimdi' var. 'Şu an' var. Ve elimizde olan sadece bunlar. Her dakika bir şeylere daha geç kalmadan yaşamalıyız.

Kafam karışık, üzgünüm.. Adını arattım internette. Ondan bir iz bulmaya çalıştım. Biz gittikten sonra adımız, soyadımız, yaptıklarımız ve başkalarındaki anılarımız dışında ne kalıyor geride? Çalınan ve artık açılmayan telefonlardan başka? Bir daha dokunamayacak, görüşemeyecek olmaktan başka? 

Bazen kelimeler birşey ifade etmiyor. Özellikle böyle dakikalarda. Ama yine de yazmak istedim. Seni tanımak güzeldi, çok güzel. Ve umarım her neredeysen mutlusundur, buna inanmak istiyorum.

Huzur içinde uyu Filiz.. Bir gün yine bir yerlerde görüşmek üzere..

Dalya 18/11/2011

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

İzmir Planlama Ajansı 2.0

Hayat çok enteresan. Seçim süreci birçok kişinin birçok planını değiştirdi. Benimki dahil. Mesela İZPA’dan ayrılıp başka bir ofise geçecektim. İzBB Başkan adayı değişince, o ofis kapandı. Ardından İZDOĞA’nın başkanı ve sistemi değişti. İZPA, EGEŞEHİR şirketine geçti. Şimdi baştan yapılanıyor.   Sonuçta evet, yine gittim, a ma İZPA’yı da yanımda götürerek .  Ben gittiğimde İZPA’da kalacak olanlar ise.. geride kaldı. Hayat çok enteresan. İzmir Planlama Ajansı, logosu ve bütün kurumsallığıyla yeni baştan oluşuyor ve içinde önemli bir pozisyon alacağım gibi görünüyor.  O halde, bekle beni İzmir Vizyon 2074 Ofisi!

Zaman

Zaman bütün yaraları sarıyor derler. Bütün yaraları sarmıyor belki, bazı şeyler akla geldikçe hala ufak rahatlatıcı küfürler çıkıveriyor ağızdan.. Ama o bazı şeyleri olduğu gibi görmek, aşmak ve kabullenmek için zamanın çok yararı oluyor gerçekten.  Geriye dönüp bakınca "Keşke," yerine daha çok "İyi ki," diyebiliyorsak bu büyük şans. Bir noktada bir şeyleri doğru yapmışız demek ki. Zamanı kayıp olarak değil, kazanç olarak görebilmek büyük şans.  Bizler, yıllar önce yine bu blogda yazmıştım , demir gibiyiz. Zaman, demiri eriten ateş, başımıza gelen olaylar ise incelikle onu şekillendiren çekiçler. Şimdi durduğumuz noktaya bakıp mutlu ve yeterli hissediyorsak, geçmişe bakıp iyi ki dememek için bir neden göremiyorum. Acı, hüzün, yorgunluk ve bazen aptallık derecesine varan körlüklerimiz bile bizi her geçen gün bilgeleştiren şeyler oluyor. Her şeye rağmen, iyi ki sevebilmişim. İyi ki hala sevebiliyorum. İyi ki, asla itiraf etmeyecek olsalar da, bugün kendi seçimleri son...