Ana içeriğe atla

Doktorant

Bugün itibariyle eski okulum İYTE'de şehir planlama doktora öğrencisiyim, yani doktorantım :)
Kayda gittiğimde geçmiş günler geldi gözümün önüne. Aileleriyle birlikte gelmiş lisans öğrencilerini tebessümle izledim. Liseden ve sınav stresinden yeni çıkmışlar, hiç bilmedikleri bir ortama, üniversiteye başlayacak olmanın heyecanı ve şaşkınlığı içerisinde ne yapacaklarını bilemez haldeydi bir çoğu. Veliler daha da beter! :) Çocuklarının elini son defa tuttuklarından haberdarlar mıydı acaba? Üniversite, artık bireysel olmak, büyümek demek. Ve birçok veli bugün son kez çocuklarının eğitimi için sıraya girmeye teşebbüs etti. Minik kuşlarının kendi kanatlarıyla uçmaya başladığını "Aileler lütfen bekleme salonuna, öğrenciler sıraya" anonsuyla anladıklarını düşünüyorum. Ben ve benim gibi birkaç lisansüstü öğrencisi, elbette ki cool ve pişkin ve de tek başımıza kayda gelmiştik. Soru soran panik velilere ve öğrencilere sakin sakin cevaplar verdik. 57. sıraydım, çok bekleme olmadı veee öğrenci kartımı aldım :) Öğrenci olmayı seviyorum. Üniversite bünyesinde olmayı, yeni şeyler öğrenecek olmayı, istediğim aktiviteye katılabilecek olmayı vee dolmuş, sinema vb. her yerde öğrenci kartımı konuşturabilecek olmayı pek seviyorum! :))
Ayrıca insan kendini genç hissediyor (Bugün 93 ve 94'lülerin kaydolduğunu düşünmemek şartıyla tabi :p).
Umarım güzel bir başlangıç olur.. Hayat İzmir'de devam ediyor!

Yorumlar

Adsız dedi ki…
Galiba şimdi bu yazıyı okuyunca bu düşlerin ne kadar saf ve güzel olduğunun farkına vardım :)))derler yaa hayat öğrencilere güzel! Evet, öğrenciyken her şey güzel :))ben iş hayatımdan nefret ediyorum,çalışmak ve para kazanmak bana göre değil :))ama bakmam gereken bir ailem ve sorumluluklarım var...hayat izmir'de hep güzel ama bir o kadar da zor,sanırım...
yıldıztozu dedi ki…
keşke profesyonel öğrenci olunabilse :) ama toplum içinde yaşamanın en birincil koşullarından biri "işe yaramak" yani çalışmak ve bunun karşılığında çok değer biçilen kağıt parçalarına sahip olmak. böylelikle hayatı devam ettirmek. bir markete gidince, "ben doktorantım, ayrıca da süper bi insanım" dediğimizde bize torbaları hediye vermiyorlar. dolayısıyla istesek de istemesek de çalışmak durumundayız. yakın zamanda benim için de geçerli olacağı gibi.. sanırım işimizi elimizden geldiğince zevkli hale getirmeli, mutlu olabileceğimiz işler tercih etmeliyiz. yine olmuyorsa iş dışında mutlu olmak için çeşitli aktivitelere katılmalıyız yoksa hayat iş ve ev arasında geçip gidiyor.. sorumluluklar.. aile.. bu durumda insan kendini hep ikinci, üçüncü, beşinci plana atmak durumunda kalabiliyor. umarım daha umutlu günler yakındır :) kolay gelsin çok.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yasemin

Bugün dalında bir yasemini koklayıp seni düşündüm. Yaşıyorlar, demiştin, zarif zarif.. Bir çiçeği koparmayıp dalında koklamak gibi senin aşkın da.. Öyle nazik, öyle düşünceli.. 

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

Something old, something blue..

Pamukkale Üniversitesi kampüsünde yürürken çekilmiş bir fotoğraf. 2023 Ocak ayı. Bu kadın, 4 yıldır çalıştığı kurumdan o ay ayrılıyor ve Çeşme'deki ve Denizli'deki evler(in)den taşınarak İzmir'de kendi düzenini kuruyor. Bu şimdi geriye dönüp baktığında çok özgürleştirici ve heyecan verici bir başlangıç ama.. işte tam da o anda konfor alanından çıkmanın ve bilinmezliğin verdiği kaybolmuşluk sancısı içinde. Hüzünlü, yüzü de o sebeple asık. O anda moody bir şarkı dinliyor. Hava da bulutlu. En yakınları bile anlayamıyorlar o hüznü. İşin kötüsü onlara yük olmamak için hissettirmemeye de çalışıyor. Yıllarca ilmek ilmek kurduğu hayattan, her detayında, her eşyasında emeği olan evden valizini ve kişisel eşyalarını alıp çıkıyor. Boşanıyor. Çok yakında bir başkasıyla replace edileceğini, hatta kim bilir belki çoktan edildiğini içten içe biliyor. Kadın bir illüzyon içinde geçen yıllarına üzülüyor. Bir yandan da bunun farkına 25. yılda varmadığı için seviniyor.. Sonra işte bu kadın ...