Ana içeriğe atla

Don Kişot ve Dulsinya

Don Kişot
Ölümsüz gençliğin şövalyesi,
Ellisinde uyup yüreğinde çarpan aklına
Bir temmuz sabahı fethine çıktı
Güzelin, doğrunun ve haklının:
Önünde mağrur, aptal devleriyle dünya,
Altında mahzun ve kahraman Rosinant'ı.
Bilirim, hele bir düşmeye gör hasretin halisine,
Hele bir de tam okka dört yüz dirhemse yürek,
Yolu yok, Don Kişot'um benim, yolu yok,
Yel değirmenleriyle dövüşülecek.
Haklısın, elbette senin Dulsinya'ndır dünyanın en güzel kadını,
Elbette sen haykıracaksın bunu
Bezirganların suratına,
Ve alaşağı edecekler seni
Bir temiz pataklayacaklar seni.
Fakat sen, yenilmez şövalyesi susuzluğumuzun,
Sen, bir alev gibi yanmakta devam edeceksin
Ağır, demir kabuğunun içinde
Ve Dulsinya bir kat daha güzelleşecek. 
(Nazım Hikmet Ran)

1605 yılında Cervantes tarafından maceraperest ve hayalperest bir halk kahramanı olarak tasvir edilmiştir Şövalye Don Kişot. Yaşlı atı Rosinante ve realist uşağı Sancho Panza ile güçsüz bir ekip oluşturmuş ve sevdiği hayali kadın, Dulsinya uğruna yel değirmenleriyle savaşmıştır. Eleştirmenler yel değirmenlerini sistemin çarkları, Dulsinya'yı da Don Kişot'un uğruna savaştığı davası olarak tanımlarlar. Hikayede Don Kişot'un asil bir hanımefendi olarak farz ettiği, fakir bir köylü kızı olarak tasvir edilen Dulsinya, aslında Don Kişot'un davasına taktığı isimdir.

Bu savaşta bitmeyen ve yılmayan bir mücadele vardır. Savaşmak için beklenti yoktur, en uygun ortam diye bir kavram yoktur, yeterli çoğunluk gibi bir dert yoktur, teçhizat, ekipman, finansman gibi hiçbir unsur yoktur. Yalnızca bir hedef vardır, ulaşılması gereken. Tek bir amaç: Dulsinya.


Don Kişot kitaplarda hiçbir zaman yel değirmenlerine karşı kazanamadı. Ama denedi. Ve bugün herkes onun yel değirmenlerine karşı savaştığını bilir. Belki kazanamadı ama düşmanının yıpranmasını, bir süre kullanılamaz hale gelmesini sağladı, çoğalmasını engelledi. Bu yüzden, Don Kişot her zaman yel değirmenlerinin korkulu rüyası olarak kaldı.

Don Kişot'luk yapmak bence aykırı, ucuz kahramanlık yapmak değildir. Herkes toplumsal hedeflerini ve amaçlarını korkusuzca ortaya koymalıdır ki yel değirmenleri rahat dönemesin. Deli, güçsüz, çelimsiz, fakir de olsa her dönemde Don Kişot'lara ihtiyaç vardır. Çünkü her zaman uğruna savaşılacak bir Dulsinya olacaktır.

Tüm şövalyelere selam olsun.
Azimle ve yılmadan.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

İzmir Planlama Ajansı 2.0

Hayat çok enteresan. Seçim süreci birçok kişinin birçok planını değiştirdi. Benimki dahil. Mesela İZPA’dan ayrılıp başka bir ofise geçecektim. İzBB Başkan adayı değişince, o ofis kapandı. Ardından İZDOĞA’nın başkanı ve sistemi değişti. İZPA, EGEŞEHİR şirketine geçti. Şimdi baştan yapılanıyor.   Sonuçta evet, yine gittim, a ma İZPA’yı da yanımda götürerek .  Ben gittiğimde İZPA’da kalacak olanlar ise.. geride kaldı. Hayat çok enteresan. İzmir Planlama Ajansı, logosu ve bütün kurumsallığıyla yeni baştan oluşuyor ve içinde önemli bir pozisyon alacağım gibi görünüyor.  O halde, bekle beni İzmir Vizyon 2074 Ofisi!

Zaman

Zaman bütün yaraları sarıyor derler. Bütün yaraları sarmıyor belki, bazı şeyler akla geldikçe hala ufak rahatlatıcı küfürler çıkıveriyor ağızdan.. Ama o bazı şeyleri olduğu gibi görmek, aşmak ve kabullenmek için zamanın çok yararı oluyor gerçekten.  Geriye dönüp bakınca "Keşke," yerine daha çok "İyi ki," diyebiliyorsak bu büyük şans. Bir noktada bir şeyleri doğru yapmışız demek ki. Zamanı kayıp olarak değil, kazanç olarak görebilmek büyük şans.  Bizler, yıllar önce yine bu blogda yazmıştım , demir gibiyiz. Zaman, demiri eriten ateş, başımıza gelen olaylar ise incelikle onu şekillendiren çekiçler. Şimdi durduğumuz noktaya bakıp mutlu ve yeterli hissediyorsak, geçmişe bakıp iyi ki dememek için bir neden göremiyorum. Acı, hüzün, yorgunluk ve bazen aptallık derecesine varan körlüklerimiz bile bizi her geçen gün bilgeleştiren şeyler oluyor. Her şeye rağmen, iyi ki sevebilmişim. İyi ki hala sevebiliyorum. İyi ki, asla itiraf etmeyecek olsalar da, bugün kendi seçimleri son...