Sadece şu an var sevgimizi paylaşabilmek için. Bazı zamanlar anlarız aslında, hatırlarız birgün biteceğini. Uzun ya da kısa. Bir sokak kedisini okşayıp ardına bakmadan yürümek gibi geçmişteki sevdalar. Bir daha hiç görmemecesine. İyi olduğunu umup, aslında olmadığını düşünmezcesine. Yaşam yalnızca bir saniye. Öylesine hassas, öylesine kırılgan. Ona bir daha hiç dokunamayacak olmak, bir zamanlar seninle olduğunu ve çok ama çok sevdiğin gerçeğini değiştirir mi? Değişmez bu ana kazınmış olan hiçbir şey. Kimin ne düşündüğünün ne önemi var? Seviyorsan sev. Şimdi sev. Yeter ki sev. Yarın yine gün doğacak mı kim bilebilir?
Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...
Yorumlar