Ana içeriğe atla

Yalnız mıyım?

Yalnız mıyım?

Çok kalabalık... Çok gürültülü, komik ve eğlenceli...
Ve zor... 
Ve ödülleri olan...
Ama yine de...

Yalnız mıyım?

Bir bakışımla beni anlayabilecek, beni tamamlayabilecek hiç kimse yok mu gerçekten?
Dokunuşuyla bütün acıları yok edecek, kalbimi... tüm benliğimi titretecek biri yok mu?
Anladığımda korkmayacağım, bana cesareti öğretecek ?
Beni daha güçlü kılacak, aciz hissettiğimde sarıp koruyacak, ama büyümem gerektiği için beni gene kalabalığa itebilecek biri yok mu?
Öfkemle yüzleşmek pahasına bana doğruları sunacak biri...
Dolansız olacak biri.
Hep kendi gibi olan biri.
Ezmeyen ve kendini ezdirmeyen biri.
Uzun süre yokluğuma katlanacak olsa bile gerektiğinde bana "Git" diyebilecek biri.
Yürekli biri.
"Seni seviyorum"u ve "Seni sevmiyorum"u gerçekten öyle hissettiği için, tereddüt etmeden söyleyecek biri.
Acıtınca özür dileyebilecek biri.
Acıtmamak için gitmeyi göze alacak biri.
Bana elini uzattığında "Benimle gel" değil; "Haydi gidelim" diyecek biri.
Saygı duyacağım biri.
Büyük biri... bütün benliğiyle.
Dağın en tepesinde olsa bile, konuşurken gözlerini karşısındakinin hizasına indirebilecek biri.
Gözyaşlarımı öpebilecek, beni gülümsetebilecek biri.
Beni sevebilecek biri, ne olursam olayım.

Yalnız mıyım?

15.09.2006

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

Yasemin

Bugün dalında bir yasemini koklayıp seni düşündüm. Yaşıyorlar, demiştin, zarif zarif.. Bir çiçeği koparmayıp dalında koklamak gibi senin aşkın da.. Öyle nazik, öyle düşünceli.. 

4/4

Bu akşam Netflix'te "The Life List" isimli bir film izledim. Dram ve rom-com karışımı bir aile filmiydi. Filmin bir yerinde partnerinizin sizin için doğru kişi olup olmadığını belirlemeniz için 4 soru sormanız gerektiğinden bahsediyordu; Nazik biri mi? Onunla dürüstçe ve sansürsüz konuşabiliyor musun? En iyi versiyonuna ulaşman için seni teşvik ediyor mu? Onu çocuklarının babası olarak hayal edebiliyor musun? Elbette çok eksik ama çok yerinde sorular.  Neden sonra fark ettim ki benim için 4/4'lük olan biri için ben 4/4'lük olmayabilirim. Ama bu beni daha az sevilmeye layık yapmaz. Çünkü ben, yeterliyim .  Ben, olduğum halimle sevilmeyi ve seçilmeyi hak ediyorum.  Ben, benimle birlikte bir gelecek hayal edilmesine layığım.  Partnerimin de hayal ettiğim geleceği hayal etmesini istiyorum.. ya da.. bunu isteyen bir partner istiyorum. Sevgiyle..