Ana içeriğe atla

Rıza

Bu hafta iki kavram üzerinde düşündüm. İlki; rıza

Netflix'te yayınlanan Bir Skandalın Anatomisi dizisi etkili oldu bu konu üzerinde düşünmeme. Rıza, elbette ilk çağrıştırdığı gibi cinsel yakınlığa ilişkin bir kavram. Bu konu, #MeToo hareketi, İstanbul Sözleşmesi tartışmaları ve artan feminist bilinç ile daha çok tartışılmaya başlandı. Daha önce üzerinde pek düşünmüyorduk. Bir şeyler oluyordu, bir şeyler hissediyorduk belki ama tam olarak da adını koyamıyorduk. Çünkü bu konu, birçok gri alana sahip. Bir kadın cinsel yakınlığı önce isteyip, sonra vazgeçebilir. Sözcüklerle "hayır" demese, ya da diyemese de beden diliyle diyebilir. Bazen bir miktar yakınlık isteyip (buna birinci aşama diyelim), cinsel birleşmenin olduğu ikinci aşamaya geçmek istemeyebilir. Bunların hepsi olası ve normal. Ancak buna rağmen bir erkek kadın üzerinde kendini zorlamaya devam ediyorsa, buna cinsel saldırı ya da tecavüz diyoruz.

Cinsel saldırı ya da tecavüz, her zaman yabancı bir erkeğin kadın üzerinde kendini zorlaması anlamına gelmez. Sıklıkla sevgililer ve kocalar da bunu yapar. İşte bu durum daha gri, daha bulanık, görmezden gelinen ve üstünde pek durulmayan bir durumdur. Bu durumda kadın sarsılır, karşısındaki erkeğe güveni ve sevgisi azalır, ona içerler, haksızlığa uğradığını hisseder ve incinir. Aynı zamanda kendine güveni de sarsılır. Bedeninin kontrolü elinde olmayan, ve hatta bunun farkında bile olmayan kadınlar travmatik bir deneyim yaşamış kadınlardır. Kadınlar birinci aşama yakınlık istiyorlarsa, ikinci aşamayı istememe hakları olmadığına dair kolayca manipüle edilebilirler. Ne diyorlardı; "gösterip de vermemek" olmaz! Sevdiğin adama karşı rıza gösterip göstermediğini bilememek zor bir durumdur. Bu kadında bir nevroz, bir bölünmüşlük hissi yaratır. Akıl ve beden uyumu bozulur. Bu yüzden rızanın ne olduğunu ve ne olmadığını bilmek çok önemli. 

Diziyi izlerken, ilk cinsel ilişkime dair sarsıcı bir gerçeği fark ettim: rızam olmadığını. Hemen ardından bunun teknik olarak tecavüze uğradığım anlamına geldiğini fark ettim. Sevgilime doğrudan "hayır!" dememiştim belki ama "hazır hissetmediğimi" ve "istemediğimi" söylemiştim. Bu hayır demekti. Ve beni bilerek duymazdan gelmişti. Bu aydınlanma ile yüreğime bir fil oturdu. Çünkü 1,5 yıl ilişki sürdürdüğüm sevgilim, değer verdiğim, sevdiğim ve özünde iyi bir insandı. Ayrıca o zamanlar beni sevdiğini de biliyordum. Ama yine de bu, benmerkezci ve ısrarcı olduğunu ve bana bugüne kadar nedenini tam olarak anlamadığım bir huzursuzluk hissi veren o geceye dair gerçeği değiştirmiyor. Yanlış anlaşılmasın, seksi severim. O travmatik geceden sonra bu konudan dibine kadar keyif alacağıma dair kendi kendime söz vermiştim ve bu sözümü tuttum. Ama benden asla tam olarak özür dilemedi. Ve o geceyle birlikte ona karşı oluşan içerleme hissi, her an alevlenen bir öfke ve tahammülsüzlüğe dönüştü. Aslında ilişkinin seyrini de doğrudan etkiledi. O gece, -sonrasında- 6. ay kutlamamız için beni yemeğe çıkardığında kendisine "Gelecekte kadınlara böyle davranmaması gerektiği" konusunda tavsiyede bulundum. Daha o geceden ona içinde olmadığım bir gelecek tahayyül ettiğim için bozuldu. Acele ettiği için pişman oldu. Neden acele ettiğini sorduğumda, yüksek lisans için başka bir şehre taşınıyor olmamın onu korkuttuğunu, onu terk edeceğimi düşündüğünü ve -erkek arkadaşlarının ben şehirden ayrılmadan önce "bu konuyu" halletmesi gerektiği konusunda ona tavsiyede bulunduğunu- söyledi! Yoksa onu terk edermişim! Açıklaması daha da vahimdi kısacası. O zaman çocukluk yaptığını düşünmüştüm. Evet gençtik, ama bu durumu çocukluk olarak nitelendirmek naiflik olur. Daha sonra bu olayı yakın bir kız arkadaşımla paylaştığımda kendisinin de sevgilisiyle benzer bir deneyim yaşadığını söyledi. Sanki bu durum normalmiş ve pek konuşulmasa da etrafımızda herkes bunu yaşıyormuş gibi bir kabullenme hissi oluştu aramızda. Ancak gerçekte olan şuydu; ilk cinsel ilişkim üzerinden ilişkime devam edip etmeyeceğim konusunda manipüle edilmiştim. Yine de sevgilimin bu hesabı ilişkimizi en çok 1 yıl uzatabildi. Güzel günlerimiz olmuş olsa da, ona olan öfkem ve tahammülsüzlüğüm her geçen gün arttı. Ve yollarımız ayrıldı. 

Bundan aylar sonra, yakınlık duyduğum bir başka adamın, ikinci aşamaya geçmeden önce aniden durup gözlerime bakarak "İstediğine emin misin?" diye sormasını da unutmuyorum. Rızamı istemesi beni çok şaşırtmıştı. Ama olması gereken de buydu zaten! Kadınların, özellikle genç kadınların ilişkilerindeki rıza unsuruna dikkat etmesi kendi ruh ve beden sağlıkları ve sağlıklı bir ilişki kurabilmeleri açısından çok önemli. Diziyi tavsiye ediyorum herkese.

Bu hafta düşündüğüm ikinci kavram ise yine ilişkili bir konu; "arzu nesnesi" olmak. Ancak bunu ayrı bir yazıda paylaşacağım.

Sevgiyle,


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

İzmir Planlama Ajansı 2.0

Hayat çok enteresan. Seçim süreci birçok kişinin birçok planını değiştirdi. Benimki dahil. Mesela İZPA’dan ayrılıp başka bir ofise geçecektim. İzBB Başkan adayı değişince, o ofis kapandı. Ardından İZDOĞA’nın başkanı ve sistemi değişti. İZPA, EGEŞEHİR şirketine geçti. Şimdi baştan yapılanıyor.   Sonuçta evet, yine gittim, a ma İZPA’yı da yanımda götürerek .  Ben gittiğimde İZPA’da kalacak olanlar ise.. geride kaldı. Hayat çok enteresan. İzmir Planlama Ajansı, logosu ve bütün kurumsallığıyla yeni baştan oluşuyor ve içinde önemli bir pozisyon alacağım gibi görünüyor.  O halde, bekle beni İzmir Vizyon 2074 Ofisi!

Zaman

Zaman bütün yaraları sarıyor derler. Bütün yaraları sarmıyor belki, bazı şeyler akla geldikçe hala ufak rahatlatıcı küfürler çıkıveriyor ağızdan.. Ama o bazı şeyleri olduğu gibi görmek, aşmak ve kabullenmek için zamanın çok yararı oluyor gerçekten.  Geriye dönüp bakınca "Keşke," yerine daha çok "İyi ki," diyebiliyorsak bu büyük şans. Bir noktada bir şeyleri doğru yapmışız demek ki. Zamanı kayıp olarak değil, kazanç olarak görebilmek büyük şans.  Bizler, yıllar önce yine bu blogda yazmıştım , demir gibiyiz. Zaman, demiri eriten ateş, başımıza gelen olaylar ise incelikle onu şekillendiren çekiçler. Şimdi durduğumuz noktaya bakıp mutlu ve yeterli hissediyorsak, geçmişe bakıp iyi ki dememek için bir neden göremiyorum. Acı, hüzün, yorgunluk ve bazen aptallık derecesine varan körlüklerimiz bile bizi her geçen gün bilgeleştiren şeyler oluyor. Her şeye rağmen, iyi ki sevebilmişim. İyi ki hala sevebiliyorum. İyi ki, asla itiraf etmeyecek olsalar da, bugün kendi seçimleri son...