Ana içeriğe atla

Aydınlanma

Aydınlanma diye bir şey var. Enligtenment. Bazen gözümüzün önünden bir perde kalkar. Öyle çat diye. Önem verdiğimiz şeyler ve görmezden geldiğimiz şeyler yer değiştirir. Tersyüz oluruz. İnsan hayatta ne istediğini öyle birden bilemiyor bazen. Ama ne istemediğini deneyimleyerek öğrenebiliyor. Ardından gerçekte ne istediğini sezmeye başlıyor.

Hayalimdeki balayı dendiğinde mesela... inanılmaz lüks bir otelin hediye edilmiş balayı süitinde, en kaliteli şarabı akşama kadar tek başıma içip yalnız kalmak mı; yoksa deniz kıyısında bir kamping alanında, sevgilim yanı başımda kahkahalar atmak mı derseniz... tercihimi hiç düşünmeden ikinciden yana kullanmak isterim.

Bazen kendimizle ilgili gerçeklik algımızda bir kırılma yaşanıyor. Öyle çat diye. Dünyaya baktığımız gözlükler, dünya algımızı etkiliyor. Travmalarımız dünya algımızı etkiliyor. Belki varlığının farkında bile olmadığımız travmalarımız... Ben mesela, kendimden yaşça fazla büyük bir adamla evlenmediğim için babasızlık travmam ilişki hayatımı çok etkilemiyor sanmıştım. Yanılmışım. Şimdi baktığımda belki ruhu 70 yaşında, işi birinci planda, olgun, ağır ve sorumluluk sahibi bir adamla evlendiğimi fark ediyorum. Ve evlendikten sonra -evet, sevgiliyken değil, evlendikten sonra- ona karşı sürekli artan bir talep döngüsü geliştirdiğimi... Sanki bu şeyleri talep etmek benim en doğal hakkımmış gibi. Sanki ezelden beri talep edememiş olmak bana yapılmış en büyük haksızlıkmış gibi. Şimdi bir noktada onun eşi değil, kızı gibi davranmaya başladığımı fark ediyorum. Onun prensesi olmak istediğimi fark ediyorum. Bu elbette karşı tarafa inanılmaz bir artı yük getirmiş olmalı. Bir noktada artık ikinci bir çocuk istemediğini fark etmiş olmalı. 

Kendi kırılganlıklarımızı, güçsüzlüklerimizi anlamamız, onları tamir edebilmemiz için gerekli. Nasıl tamir edebilirim bilmiyorum. Ama artık onları görüyorum. Kimse kimseyi iyileştirmek zorunda değil. Kimse öyle bir misyon edinmek zorunda değil. Ama bunun için özel bir çaba harcamaksızın birbirimize iyi gelebiliriz. Birbirimizi daha fazla incitmeyebiliriz. Sadece birbirimizin yanında olabiliriz. Sarılabiliriz. 

Birbirine iyi gelen insanlar, iyi geldiği konularda, iyi gelmeye devam etmeli bence. 

Ve tam tersi.

Sevgiyle,

Club Amazon, Bördübet (gidilecekler listesinde :))

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

İzmir Planlama Ajansı 2.0

Hayat çok enteresan. Seçim süreci birçok kişinin birçok planını değiştirdi. Benimki dahil. Mesela İZPA’dan ayrılıp başka bir ofise geçecektim. İzBB Başkan adayı değişince, o ofis kapandı. Ardından İZDOĞA’nın başkanı ve sistemi değişti. İZPA, EGEŞEHİR şirketine geçti. Şimdi baştan yapılanıyor.   Sonuçta evet, yine gittim, a ma İZPA’yı da yanımda götürerek .  Ben gittiğimde İZPA’da kalacak olanlar ise.. geride kaldı. Hayat çok enteresan. İzmir Planlama Ajansı, logosu ve bütün kurumsallığıyla yeni baştan oluşuyor ve içinde önemli bir pozisyon alacağım gibi görünüyor.  O halde, bekle beni İzmir Vizyon 2074 Ofisi!

Yasemin

Bugün dalında bir yasemini koklayıp seni düşündüm. Yaşıyorlar, demiştin, zarif zarif.. Bir çiçeği koparmayıp dalında koklamak gibi senin aşkın da.. Öyle nazik, öyle düşünceli..