Gerçekten bazı an'ların kendine özgü bir büyüsü var yaşamda. O bazı an'ların tekrarı yok. Yaşarken düşünemiyoruz bunu. Sanki defalarca yeniden yaşama fırsatımız olacakmış gibi geliyor. Dün hafızamın çekmecelerine kaldırdığım bir anı geldi gözümün önüne. Uyumadan önce, durup dururken. Sene sanırım 2010. İstanbul'da kış. Çok sevdiğim bir arkadaşım var yanımda. Her şeyden konuşabiliyoruz hayata dair. Doğrusu çok hayranım ona. Beyoğlu da eski Beyoğlu hani. Araplar basmamış henüz. Balık pazarının olduğu bir pasajın önünden geçiyoruz. Beni çok değer verdiği sahaf ağabeyiyle tanıştırmak istiyor. Narteks isimli küçük bir dükkan, tavana kadar dizili eski kitap kokusu, şehla gözlü beyaz saçlı sahaf Sıtkı ağabey, kapı önündeki küçük ahşap masa ve tabureler. Neler konuşmuştuk o gün. Detayları hatırlamakta pek iyi değilim. O mesela kırmızı bir berem olduğunu hatırlıyor. Ama o günün ne hissettirdiğini çok iyi hatırlıyorum. Sevgi, iyilik, güzellik. Bir şeyleri değiştirebilecek hayal gücü, cesaret. Umut. O umuda ihtiyaç duydum sanırım dün gece. İyi ve değerli insanlar olduğumuzu hissettim o gün. İyilik üreten, iyilik saçan insanlar. Ne güzeldi. Ne güzel.
Bir sonraki İstanbul ziyaretimde mutlaka yeniden gideceğim o pasaja. İçeceğim bir kahvesini Sıtkı ağabeyin. Bir kitap alacağım. Belki iki. Bir kendime, bir de hediye. Selamını ileteceğim artık İstanbul'dan çok, çok uzakta yaşayan sevgili dostumun. Eski güzel günleri yad edeceğim. Güzel şehir, büyülü şehir.
Sevgiyle,
Yorumlar