Ana içeriğe atla

Situationship

Bugün Beije'in paylaşımında görüp yeni öğrendiğim, İngilizce "durum" ve "ilişki" kelimelerinin birleşmesiyle ortaya çıkmış yeni bir tür ilişkisellik kavramı "Situationship". Yani bir tür "arafta ilişki" diyebiliriz. "Biz şimdi neyiz?" ilişkisi diyebiliriz. Yer yer çok samimi olduğun bir insana "Neyiz?" sorusunu sorabilecek samimiyetin olamadığı ilişki türü diyebiliriz. Baştan şartları açıkça konuşulmaz ve tercihen ilişkiye döndürmek isteyen tarafa ümit verilip sürüncemede bırakılırsa, suiistimale açık olduğunu söyleyebiliriz. Y ve Z kuşağının özgürlük arayışı ve ihtiyacının sonucu diyebiliriz. Hayatımızın bir ya da birkaç döneminde bu ilişkinin içinde bulabiliyoruz kendimizi. İki taraf da ilişkiye henüz hazır değilse, güzel bir geçiş ilişkisi olabileceği gibi, çoğu zaman güvensizlik ve belirsizlik hissi, yakınlık ve destek ihtiyacının ve duygusal tatminin karşılanamaması ve sorumluluktan kaçmak için açık kapı bırakılması vb. sebeplerle ilişkiye güvensizliği yeniden tetikleyebiliyor. Bu durum da söz konusu ilişkiyi eğlenceliden çok yorucu hale getirebiliyor. Ancak karşılıklı olarak ilişkiye hazır olmak çok önemli. Özellikle bir başka ilişkiden çıkılıyorsa. Çünkü bir şeyler tamamlanmadan yeni bir şeylere sağlıklı biçimde başlanamaz. Bu yüzden aslında -belli bir süre için- çok da sağlıksız bulmuyorum bu ilişki türünü. Akışta olmak da diyebiliriz. Özellikle birbirini tanıma sürecinde ya da "doğru insan, yanlış zaman" durumlarında. Ancak bu ilişki kısa vadede iyi olabilir, uzun vadede kaçınılmaz olarak toksikleşir. Çünkü hepimiz insanız ve tam da bu yüzden duygusal ihtiyaçları ve beklentileri uzun vadede sıfırlamak mümkün değildir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

İzmir Planlama Ajansı 2.0

Hayat çok enteresan. Seçim süreci birçok kişinin birçok planını değiştirdi. Benimki dahil. Mesela İZPA’dan ayrılıp başka bir ofise geçecektim. İzBB Başkan adayı değişince, o ofis kapandı. Ardından İZDOĞA’nın başkanı ve sistemi değişti. İZPA, EGEŞEHİR şirketine geçti. Şimdi baştan yapılanıyor.   Sonuçta evet, yine gittim, a ma İZPA’yı da yanımda götürerek .  Ben gittiğimde İZPA’da kalacak olanlar ise.. geride kaldı. Hayat çok enteresan. İzmir Planlama Ajansı, logosu ve bütün kurumsallığıyla yeni baştan oluşuyor ve içinde önemli bir pozisyon alacağım gibi görünüyor.  O halde, bekle beni İzmir Vizyon 2074 Ofisi!

Zaman

Zaman bütün yaraları sarıyor derler. Bütün yaraları sarmıyor belki, bazı şeyler akla geldikçe hala ufak rahatlatıcı küfürler çıkıveriyor ağızdan.. Ama o bazı şeyleri olduğu gibi görmek, aşmak ve kabullenmek için zamanın çok yararı oluyor gerçekten.  Geriye dönüp bakınca "Keşke," yerine daha çok "İyi ki," diyebiliyorsak bu büyük şans. Bir noktada bir şeyleri doğru yapmışız demek ki. Zamanı kayıp olarak değil, kazanç olarak görebilmek büyük şans.  Bizler, yıllar önce yine bu blogda yazmıştım , demir gibiyiz. Zaman, demiri eriten ateş, başımıza gelen olaylar ise incelikle onu şekillendiren çekiçler. Şimdi durduğumuz noktaya bakıp mutlu ve yeterli hissediyorsak, geçmişe bakıp iyi ki dememek için bir neden göremiyorum. Acı, hüzün, yorgunluk ve bazen aptallık derecesine varan körlüklerimiz bile bizi her geçen gün bilgeleştiren şeyler oluyor. Her şeye rağmen, iyi ki sevebilmişim. İyi ki hala sevebiliyorum. İyi ki, asla itiraf etmeyecek olsalar da, bugün kendi seçimleri son...