Ana içeriğe atla

Love Bombing'e Dair..

 

Narsist bir kişiye aşık olduğunuzda, yetersiz görülme hissiyle baş edip, karşı tarafı idare edebildiğiniz bir yapı geliştirirsiniz. Bunu da aşkınızın bir bedeli olarak kabul edersiniz. Çünkü o love bombing aşamasında sizin için (sözde) neler neler yapmıştır, ben de onun için bunu görmezden gelebilirim dersiniz. Ancak bir süre sonra, hiç de sizi temsil etmeyen o yetersizlik yüklemelerini duygusal olarak içselleştirmeye başlarsınız. Ve bu sizde büyük bir nevroz ve öfke uyandırır. Ve aşkınız biter.. Aşkınızın bitmekte olduğunu anlayan narsist, yer yer sıcak-soğuk davranarak, silent treatment uygulayarak, emotional rollercoaster oyununa devam etse de, maskesinin düşmekte olduğunun farkındadır. Bu onu daha da öfkelendirir. Hırçınlaşması ve şiddetin dozunu arttırması kaçınılmazdır. Ancak O'nun maskesini henüz görmeyen bir başka kurban bulana dek, bu oyununu sürdürür. Çünkü sizin varlığınıza bağımlıdır. Her zaman kendini tanımlayacağı, onaylayacağı, üstün göreceği bir başkasının varlığına bağımlı olacaktır. 

Eril görünmenin çarpıtılmış çekiciliği, kışkırtılmış erillik algısı, her şeye hakim görünen, patriarkal özentisi, kontrolcü, kıskanç, döven, seven, duygusal olarak görünür bir stabilizasyon göstermeyen, hemen çocuk yapmak isteyen, karşısındakine seçim hakkı tanımayan, tepki alınca şaşıran, öfkelenen, şaşırtıcı bir değişim/tepki gösteren, duygusal manipülasyon yapan, görmezden gelen, hatta anlaşılmamış sanatçı sendromu ile değersizlik içinde debelenen "bu varlığa" karşı duyulan tuhaf acıma hissiyle karışık şefkat, güçsüzlük ve kontrolü verme hissi, ne yazık ki (çoğu kadın) sanılandan daha çok kişinin mustarip olduğu bir durumdur. Bakmayın siz, %1 baya büyük bir oran. 100 kişiden biri..

Hegemonik ve despotik davranışlarıyla rıza ya da zor kullanarak istediği kontrolü sağlayamadığında, ya da sizi tamamen elde ettiğini düşündüğünde, love bombing aşaması biter ve onun gözündeki tüm değersizliğinizle kuyunun dibini boylarsınız. Hele ki uzun süren narsistik bir ilişkiden, güçlü bir ayrılık anksiyetesi ile ama bir şekilde başarıyla çıkmışsanız, toparlanmanız sandığınızdan uzun sürer çünkü travma sonrası stres bozukluğu yaşıyor olursunuz. Ancak yavaş da olsa iyileşeceğinize, beyin kimyanızın düzeleceğine ve sağlıklı ilişkiler yaşayabileceğinize dair inancınızı kaybetmeyin.

Gülcan Hanımın dediği gibi kişinin benzer kişilere çekilmemesi için kendi ihtiyaçlarını doğru okuması gerekiyor. Kendi içinize dönüp bunun ayırdığına vardığınızda, aynı tuzaklara, aynı kuyulara bir daha çekilmeyeceksiniz. Kendi değerinize odaklanın, başkalarının onayına ihtiyaç duymadan, siz kendinizi onaylayın. Büyümek biraz da böyle bir şey..

Sevgiyle,

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İki Minik Kentli

Önemli bir kişi olmak!  Önemli ve değerli olduğumuzu ne sıklıkla düşünüyoruz? Düşünüyor muyuz? Emek verdiğimiz şeylerin karşılığını nasıl ve ne şekilde alıyoruz? Alabiliyor muyuz? İnsanlar bizim hakkımızda ne düşünüyor? Bizden razılar mı? Peki biz kendimizden razı mıyız? Özdeğer duygumuz nasıl?  Geçtiğimiz üç gün MBB'nin düzenlediği MARUF25 (Marmara Urban Forum) kongresindeydim. Çok büyük, belli ki çok zor ve detaylı bir organizasyon yapmışlar. Havaalanından beni bir araçla alıp Haliç Kongre Merkezi yakınındaki otelimize bıraktılar. Havaalanında MARUF görevlisiyle ve beni götürecek şoförle biraz sohbet ettim. Sonra İstanbul'un iki yakası arasındaki 48 dakikalık yolculuğumda pencereden dışarıyı seyrettim. Köprüden geçerken yine hayran hayran boğaza baktım. İstanbul'dan neden ayrıldığımı hatırladım: köprüden geçerken bu şehre hayran olmaya devam edebilmek için... Aklımdan atölye ve panel için yapacaklarımı, onlar haricinde katılacağım etkinlikleri ve bir yandan İzmir'de d...

Something old, something blue..

Pamukkale Üniversitesi kampüsünde yürürken çekilmiş bir fotoğraf. 2023 Ocak ayı. Bu kadın, 4 yıldır çalıştığı kurumdan o ay ayrılıyor ve Çeşme'deki ve Denizli'deki evler(in)den taşınarak İzmir'de kendi düzenini kuruyor. Bu şimdi geriye dönüp baktığında çok özgürleştirici ve heyecan verici bir başlangıç ama.. işte tam da o anda konfor alanından çıkmanın ve bilinmezliğin verdiği kaybolmuşluk sancısı içinde. Hüzünlü, yüzü de o sebeple asık. O anda moody bir şarkı dinliyor. Hava da bulutlu. En yakınları bile anlayamıyorlar o hüznü. İşin kötüsü onlara yük olmamak için hissettirmemeye de çalışıyor. Yıllarca ilmek ilmek kurduğu hayattan, her detayında, her eşyasında emeği olan evden valizini ve kişisel eşyalarını alıp çıkıyor. Boşanıyor. Çok yakında bir başkasıyla replace edileceğini, hatta kim bilir belki çoktan edildiğini içten içe biliyor. Kadın bir illüzyon içinde geçen yıllarına üzülüyor. Bir yandan da bunun farkına 25. yılda varmadığı için seviniyor.. Sonra işte bu kadın ...

4/4

Bu akşam Netflix'te "The Life List" isimli bir film izledim. Dram ve rom-com karışımı bir aile filmiydi. Filmin bir yerinde partnerinizin sizin için doğru kişi olup olmadığını belirlemeniz için 4 soru sormanız gerektiğinden bahsediyordu; Nazik biri mi? Onunla dürüstçe ve sansürsüz konuşabiliyor musun? En iyi versiyonuna ulaşman için seni teşvik ediyor mu? Onu çocuklarının babası olarak hayal edebiliyor musun? Elbette çok eksik ama çok yerinde sorular.  Neden sonra fark ettim ki benim için 4/4'lük olan biri için ben 4/4'lük olmayabilirim. Ama bu beni daha az sevilmeye layık yapmaz. Çünkü ben, yeterliyim .  Ben, olduğum halimle sevilmeyi ve seçilmeyi hak ediyorum.  Ben, benimle birlikte bir gelecek hayal edilmesine layığım.  Partnerimin de hayal ettiğim geleceği hayal etmesini istiyorum.. ya da.. bunu isteyen bir partner istiyorum. Sevgiyle..