Ana içeriğe atla

Bazen Ateş de Pervaneyi Sever

Tam 17 yıl önce yazdığım bir şiirdi "Bazen Ateş de Pervaneyi Sever". Şimdi okuduğumda tam da böyle bir aşk yaşadığımı fark ediyorum. Ama neyse ki ateş, pervane uçup gittikten sonra, korlarından yeniden doğabiliyormuş. Sonra, bir başka ateşe aşık olabiliyormuş. Beraber yanabiliyormuş..

Bazen Ateş de Pervaneyi Sever

Pervane büyük aşkı ateş için ölür derler

Işığı sevmesidir tek suçu

Kendi kendine verilmiş bir ceza gibi

Belki de bir hediye

Ama ne hediye...

Derler ki bazen ateş de pervaneyi sever

İstemez onun incinmesini

Çok yaklaşmamasını söyler

Ama dinlemez pervane

Söz geçiremez kendine

Daha yakına, daha yakına gelir

Ölümüne

Aşkı aşk yapan da bu değil midir

Özlemek, kavuşamamak bir türlü

İçinde yaşamak bazı şeyleri

Gerçeklerden daha güzel kılmak

Bu değil midir ateşle pervanenin şarkısı

Ve evet...

Bazen ateş de pervaneyi sever

İstemez onun incinmesini

Ama dinlemez pervane

Her seferinde daha yakına, daha yakına gelir

Ve ateş anlar ki

Onu yakmamasının tek çaresi ısısını, ışığını azaltmaktır

Biraz

Birazcık daha

Ama dinlemez pervane

Söz geçiremez kendine

Ölümüne

Ve derler ki bazen ateş de pervaneyi sever

İstemez onun incinmesini

Ateş söner

Işık gider

Kapkaranlık oluverir pervanenin dünyası

Unutur bir zamanlar neyi sevdiğini

Ta ki biraz ötede başka bir ışık huzmesi görene dek

Uçar gider

Ve derler ki

Bazen ateş de pervaneyi sever..

8 Şubat 2007

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yasemin

Bugün dalında bir yasemini koklayıp seni düşündüm. Yaşıyorlar, demiştin, zarif zarif.. Bir çiçeği koparmayıp dalında koklamak gibi senin aşkın da.. Öyle nazik, öyle düşünceli.. 

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

Something old, something blue..

Pamukkale Üniversitesi kampüsünde yürürken çekilmiş bir fotoğraf. 2023 Ocak ayı. Bu kadın, 4 yıldır çalıştığı kurumdan o ay ayrılıyor ve Çeşme'deki ve Denizli'deki evler(in)den taşınarak İzmir'de kendi düzenini kuruyor. Bu şimdi geriye dönüp baktığında çok özgürleştirici ve heyecan verici bir başlangıç ama.. işte tam da o anda konfor alanından çıkmanın ve bilinmezliğin verdiği kaybolmuşluk sancısı içinde. Hüzünlü, yüzü de o sebeple asık. O anda moody bir şarkı dinliyor. Hava da bulutlu. En yakınları bile anlayamıyorlar o hüznü. İşin kötüsü onlara yük olmamak için hissettirmemeye de çalışıyor. Yıllarca ilmek ilmek kurduğu hayattan, her detayında, her eşyasında emeği olan evden valizini ve kişisel eşyalarını alıp çıkıyor. Boşanıyor. Çok yakında bir başkasıyla replace edileceğini, hatta kim bilir belki çoktan edildiğini içten içe biliyor. Kadın bir illüzyon içinde geçen yıllarına üzülüyor. Bir yandan da bunun farkına 25. yılda varmadığı için seviniyor.. Sonra işte bu kadın ...