4 güne makale teslimim var. tüm malzemeleri içine koydum, pişmesi kaldı. ama kafamı bir türlü toparlayamıyorum. hayatında biri varken yalnız olmak, tek başına yalnız olmaktan daha zor. üstelik yeni bir şey de değil. bir süredir iyi yönde değişmekte olduğunu varsayarak kendimi kandırdığım bir şey. sorunları görmezden gelmek, üstünü örtmek, konuyu değiştirmek sorunları derinleştirmekten başka işe yaramıyor. pek fazla kişiye anlatıp kendimi acındırma gibi bir niyetim de yok. bu yüzden sanırım, ve yine, en iyisi yazmak.
içimdeki sevgiyi ve enerjiyi iyi şeylere kanalize etmek için uzun zamandır çok çaba harcıyorum. ve sanırım artık yoruldum. ama bu çabalamaya devam etmeyeceğim anlamına gelmiyor. dün yeni tanıştığım insanlarla sosyalleştim mesela. çok iyi geldi. sohbet etmek, etkileşim, uzun zamandır kendimi çok fazla izole ettiğimi, hatta bir miktar asosyalleştiğimi kabullenmem gerek. insanlara güvenim de azaldı, eski dostlar sağ olsun. ama yeni insanlara yeni şanslar vermek gerek. eski insanlara da ikinci, üçüncü, dördüncü şanslar... belki. eğer uğrunda savaşmaya değeceğini düşünüyorsan.
A noktasından B noktasına giden kısa/uzun çizgiler üzerinde hareket ettim hep. sorunlar vardıysa bile o çizgi üzerinde ortaya çıkıyor, gideriliyor ya da yanından geçip gidiliyordu. ilk defa kendimi bir labirent içerisinde hissediyorum. Ursula'nın muhteşem Yerdeniz serisindeki Atuan mezarları gibi... o karanlık ve kasvetin çöktüğü, isimsizlerin insan ruhunu yuttuğu, belki bir arkadaşın yardımı olmaksızın asla kurtulamayacağın, kapısı ancak tek taraftan açılan bir labirent. o da kapıyı bulabilirsen. susuz ve ışıksız, bu labirent içerisinde yolunu aramak ciddi bir irade sınavı. büyücünün asası ucundaki o cılız umut ışığının hiç sönmemesi dileğiyle...
şu "işlevsel depresyon" dönemimde hızlıca kafamı toplamam ve işime odaklamam lazım. hızlıca...
Yorumlar