Ana içeriğe atla

Narsistik Kişilik Bozukluğu

Narsis

Yunan mitolojisinde Narkissos adıyla sözü edilen, adını narsizme, narkoza, bir çiçek familyasına (nergisgiller) ve bir çiçeğe vermiş olan Narsis, Klasik Mitoloji'deki bir kahramandır. Narsis, ırmak ilahı Kephissos ile arındırıcı suların bekçi perisi Liriope’nin oğlu olarak doğar. Bir kahin, ebeveynine Narsis’in dünyada, kendi yüzünü görmediği sürece yaşayacağını bildirir. Narsis bir gün bir su birikintisine dökülen bir kaynağın yanına gelir ve su birikintisine doğru eğilerek oradaki sudan içmeye başlar. Doğal olarak, bu sırada, birikintide yansıyan yüzünü görür. Kendi yüzünü görünce önce şaşkınlığa düşer, sonra kendini hayranlıkla seyre dalar ve kendisine âşık olur. Bu seyirden kendisini bir türlü alamayan Narsis gitgide hissizleşir, dünya yaşamına gözlerini yumar ve bulunduğu yere kök salarak açılmış bir çiçeğe dönüşür. Bu çiçek bazı kaynaklarda nergis, bazılarında gül, bazılarında ise lotus olarak tasvir edilir.


Narsistik Kişilik Bozukluğu

Dünya üzerinde tek aşık olduğu kişi kendisi olan Narsis'ten adını alan bir psikolojik rahatsızlıktır Narsistik Kişilik Bozukluğu ya da Narsizm. Kendi hayatını olduğu kadar yakın çevresini de oldukça olumsuz etkileyen davranışlarda bulunan narsist (öz-sevici) kişide empati eksikliği, benmerkezcilik ve abartılı bir öz-önem duygusu görülmektedir.

Narsistik kişilik bozukluğuna sahip kişiler, her ne kadar kendilerini diğer insanlardan daha üstün, daha zeki, daha güzel ya da daha yakışıklı bulsalar da tüm bunların altında kişinin özgüven eksikliğine ve kendini yetersiz hissetmesine bağlı nedenler yatabilir.

Narsistik kişilik bozukluğuna sahip kişiler, sosyal hayatlarında dışlandıkları, eleştirildikleri veya istenmedikleri durumlarda agresif tavırlar sergileyebilir. Çevre tarafından gelen herhangi bir tepki veya eleştiri; kişiye kendisinin hafife alındığını, önemsenmediğini, özel ve önemli olmadığını ve hatta aşağılandığını hissettirebilir. Bu da narsistik kişilik bozukluğu olan bir kişinin depresyona girmesine, sabırsız davranışlar sergilemesine ve öfke kontrolüyle ilgili sorunlar yaşamasına neden olabilir.

Narsist kişiler suçu başkalarında bulmada profesyoneldir. Yakın ilişkilerinde ve özellikle arkadaşları tarafından narsist bireyler başta mükemmel gözükür. Sevilen, başarılı, övülen bir kişilik yapısı sergiler. Fakat sevgiyi genellikle manipülatif davranışlar ile almaya çalışır. Başarıda üstün bir hırs ve başarısızlık anında ise suçlama davranışlarıyla ön plana çıkarlar. 

Bu sorunu yaşayan kişiler genellikle aile ve evlilik konusunda karşısındaki insana değersizlik, yetersizlik gibi kavramlar yükler ve kişiyi yalnızlaştırma politikası kurarak üstünlük sağlamaya çalışır.

Genellikle ilişkilerini emir ve komuta sistemine göre yürütmeye çalışır. Bunun dışına çıkıldığında öfkelenir ve agresif, pasif agresif davranışlar sergiler. Karşısındaki kişinin hayatı onu ilgilendirmez. Eğer ilgi gösteriyor ise genellikle bunu rutin gereklilik olarak gördüğü için yapar. Toplamda bütün ilişkisel boyutlar değerlendirildiğinde bu tip insanlar benmerkezci yapıdadır. Onlara göre pişmanlık bir zayıflık göstergesidir. Ancak nadiren de olsa hayatlarının bazı dönemlerinde pişmanlık yaşarlar ve bu durumda kendilerini dışa kapatırlar.

Kişinin mükemmeliyetçi, üstün başarılı yapısı, hatasız olma arzusu ve hatayı kabul etmeme davranışları, empati kuramaması, görünüşüne çok büyük önem vermesi ve dikkat çekici olma arzusu, sürekli çevresini eleştirmesinden dolayı ilişkilerinde yaşadığı zorlanmalar ve bunun sonucunda işlevsellik alanlarında bozulmaların meydana gelmesi bu hastalığın tanısını koymada yardımcı olur.

Bu tip insanlar bazı dönemlerde sevgisini abartırken, bazen de sevdiğini söylediği insanı deyim yerindeyse "yerin dibine sokabilir". Özellikle ilişkinin başında sevgi doluyken, zamanla ilişkinin seyrini değiştirerek acımasız ve kibirli bir insan oluverirler.

Narsistik Kişilik Bozukluğu Tedavi Edilebilir Mi?

Narsistik kişilik bozukluğu yaşayan bireyler tedaviye dirençlidir. Bu yüzden tedavi uzun süreli psikoterapi yöntemiyle uzman bir klinik psikolog tarafından ele alınmalıdır. Terapi yöntemlerinde sıklıkla "bilişsel davranışçı terapi" kullanılır. Terapistlerin en çok zorlandığı hastalık grubudur. Narsistik kişilik bozukluğu olanların iyileşmesi uzun bir terapi sürecine bağlıdır. Ancak kişilik bozukluğu nedeniyle ortaya çıkan kaygı bozukluğu ve depresyon için ilaçlar verilmektedir. 

Narsistik kişilik bozukluğuna sahip olan bireyler, bu durumun psikolojik bir rahatsızlığa bağlı ortaya çıktığını düşünmez ve bu nedenle genellikle bir psikolog veya psikiyatrist ile görüşmeyi reddeder. Tedavi edilmeyen narsistik kişilik bozukluğu, kişilerin sosyal hayatında, aile hayatında ve iş hayatında ciddi sorunlar yaşamasına neden olabilir.

Narsistik kişilik bozukluğunun tedavi edilebilmesi için öncelikle kişinin bu rahatsızlığa sahip olduğunu kabul etmesi gerekir. Bu rahatsızlığa sahip olan birçok kişi durumu kabullenmediği gibi sergilediği saldırgan davranışları haklı göstermeye, çevresindeki kişileri haksız çıkarmaya ve suçlamaya çalışır.

Narsistik Kişilik Bozukluğu Olan Birine Nasıl Davranılmalıdır?
  • Narsist bir insana karşı davranış sınırları belirgin hale getirilmelidir.
  • Duygusal ve psikolojik anlamda bütün manipülatif davranışları sınırlandırılmalı ve izin verilmemelidir.
  • Onu kaybetme korkusu ile yaklaşıldığı gösterilmemeli ve hissettirilmemelidir.
  • Eğer kişiyi kaybetme korkunuz varsa altında yatan nedenler de belirlenmelidir.
  • Narsist bir insanın karşısında suçluluk, değersizlik, yetersizlik gibi duygulara kapılmamalı, narsist kişiliğin egosunu besleyici görev edinilmemelidir.
  • Narsist bir insanı değiştirme ve düzeltme çabasına girilmemelidir.
  • Narsist bir insana karşı olumlu ya da olumsuz hissedilen duygular net bir şekilde ifade edilmelidir.
Kaynakça
https://tr.wikipedia.org/wiki/Narkissos
https://www.memorial.com.tr/saglik-rehberi/bir-insanin-narsist-oldugunun-13-isareti
https://www.medicana.com.tr/saglik-rehberi-detay/15514/narsist-kisilik-bozuklugu

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

İzmir Planlama Ajansı 2.0

Hayat çok enteresan. Seçim süreci birçok kişinin birçok planını değiştirdi. Benimki dahil. Mesela İZPA’dan ayrılıp başka bir ofise geçecektim. İzBB Başkan adayı değişince, o ofis kapandı. Ardından İZDOĞA’nın başkanı ve sistemi değişti. İZPA, EGEŞEHİR şirketine geçti. Şimdi baştan yapılanıyor.   Sonuçta evet, yine gittim, a ma İZPA’yı da yanımda götürerek .  Ben gittiğimde İZPA’da kalacak olanlar ise.. geride kaldı. Hayat çok enteresan. İzmir Planlama Ajansı, logosu ve bütün kurumsallığıyla yeni baştan oluşuyor ve içinde önemli bir pozisyon alacağım gibi görünüyor.  O halde, bekle beni İzmir Vizyon 2074 Ofisi!

Zaman

Zaman bütün yaraları sarıyor derler. Bütün yaraları sarmıyor belki, bazı şeyler akla geldikçe hala ufak rahatlatıcı küfürler çıkıveriyor ağızdan.. Ama o bazı şeyleri olduğu gibi görmek, aşmak ve kabullenmek için zamanın çok yararı oluyor gerçekten.  Geriye dönüp bakınca "Keşke," yerine daha çok "İyi ki," diyebiliyorsak bu büyük şans. Bir noktada bir şeyleri doğru yapmışız demek ki. Zamanı kayıp olarak değil, kazanç olarak görebilmek büyük şans.  Bizler, yıllar önce yine bu blogda yazmıştım , demir gibiyiz. Zaman, demiri eriten ateş, başımıza gelen olaylar ise incelikle onu şekillendiren çekiçler. Şimdi durduğumuz noktaya bakıp mutlu ve yeterli hissediyorsak, geçmişe bakıp iyi ki dememek için bir neden göremiyorum. Acı, hüzün, yorgunluk ve bazen aptallık derecesine varan körlüklerimiz bile bizi her geçen gün bilgeleştiren şeyler oluyor. Her şeye rağmen, iyi ki sevebilmişim. İyi ki hala sevebiliyorum. İyi ki, asla itiraf etmeyecek olsalar da, bugün kendi seçimleri son...