Ana içeriğe atla

Delilik

Aslında hepimiz bir miktar deliyiz. Ancak kendimizi toplumdan, sevdiklerimizi de kendimizden korumak için deliliğimizi gizlememiz gerek. Katman katman örteriz üstümüzü; adab-ı muaşeret kuralları, eğitim, estetik/güzellik, tebessüm, sakinlik... Taşkınlığımızı uysallaştırırız. O tuhaf ışıltı görülmesin diye gözlerimizi kaçırırız bazen. Çünkü ancak deliliğimizi gizlersek kabul görebiliriz toplumda. Sadece, -bazen- çok yakınlarımız görebilir onu. Bir sır gibi. Bıçağın keskin yüzünden korkmayanlar. Bizim göstermeyi seçtiklerimiz. Bizi deliliğimize rağmen sevebilenler ömür boyu hayatımızda kalabilirler ancak. Şu hayatta en çok acıttıklarımız da onlar olur aynı zamanda. 

Çocukluğumdan beri varlığını bildiğim deliliğim bazen en olmadık anlarda orada olduğunu hatırlatmak istercesine ipleri elimden alır. Bir kukla gibi hissederim o zaman. Neyse ki birkaç saniye sürer bu durum yalnızca. Sonra geri çekilir ve o yarattığı durum her neyse toparlamak için nasıl debelendiğimi keyifle izler. Yani ben öyle hissederim.

Ona yalvarırım bazen. Lütfen, lütfen kontrolü elimden alma. Lütfen beni zor durumda bırakacak o şeyi söyleme. Lütfen aklından geçirme aşağı atlamayı. Ya yapmak istemediğim bir şey söyler ya da yaparsam? Ya kontrolü kaybedersem? Elimden geleni yapıyorum. İyi olmaya çalışıyorum. Bak, hem seni görüyorum. Bir parçamsın ve seni seviyorum. Sen de beni sev, lütfen.

İncecik bir pamuk ipliğine bağlı sanki her şey. Sallanan bir bıçağın altında uzanıp boynumuzu geri atmak gibi. Tam bir teslimiyette olmak gibi. Gündüz düşgören Atshe'lilerin düşmanlarına yaptığı gibi. Hep pasif bir direniş, hep bir belirsizlik hali. 

Bizi yargılamadan sevebilen insanlar iyi ki varlar. Çünkü topluma uyumlansak da zaman zaman deliliğimizi göstermek zorundayız. 

Çünkü deliliğimizi kimseye göstermezsek aklımızı kaçırırız. 

Sevgiler,



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İki Minik Kentli

Önemli bir kişi olmak!  Önemli ve değerli olduğumuzu ne sıklıkla düşünüyoruz? Düşünüyor muyuz? Emek verdiğimiz şeylerin karşılığını nasıl ve ne şekilde alıyoruz? Alabiliyor muyuz? İnsanlar bizim hakkımızda ne düşünüyor? Bizden razılar mı? Peki biz kendimizden razı mıyız? Özdeğer duygumuz nasıl?  Geçtiğimiz üç gün MBB'nin düzenlediği MARUF25 (Marmara Urban Forum) kongresindeydim. Çok büyük, belli ki çok zor ve detaylı bir organizasyon yapmışlar. Havaalanından beni bir araçla alıp Haliç Kongre Merkezi yakınındaki otelimize bıraktılar. Havaalanında MARUF görevlisiyle ve beni götürecek şoförle biraz sohbet ettim. Sonra İstanbul'un iki yakası arasındaki 48 dakikalık yolculuğumda pencereden dışarıyı seyrettim. Köprüden geçerken yine hayran hayran boğaza baktım. İstanbul'dan neden ayrıldığımı hatırladım: köprüden geçerken bu şehre hayran olmaya devam edebilmek için... Aklımdan atölye ve panel için yapacaklarımı, onlar haricinde katılacağım etkinlikleri ve bir yandan İzmir'de d...

Something old, something blue..

Pamukkale Üniversitesi kampüsünde yürürken çekilmiş bir fotoğraf. 2023 Ocak ayı. Bu kadın, 4 yıldır çalıştığı kurumdan o ay ayrılıyor ve Çeşme'deki ve Denizli'deki evler(in)den taşınarak İzmir'de kendi düzenini kuruyor. Bu şimdi geriye dönüp baktığında çok özgürleştirici ve heyecan verici bir başlangıç ama.. işte tam da o anda konfor alanından çıkmanın ve bilinmezliğin verdiği kaybolmuşluk sancısı içinde. Hüzünlü, yüzü de o sebeple asık. O anda moody bir şarkı dinliyor. Hava da bulutlu. En yakınları bile anlayamıyorlar o hüznü. İşin kötüsü onlara yük olmamak için hissettirmemeye de çalışıyor. Yıllarca ilmek ilmek kurduğu hayattan, her detayında, her eşyasında emeği olan evden valizini ve kişisel eşyalarını alıp çıkıyor. Boşanıyor. Çok yakında bir başkasıyla replace edileceğini, hatta kim bilir belki çoktan edildiğini içten içe biliyor. Kadın bir illüzyon içinde geçen yıllarına üzülüyor. Bir yandan da bunun farkına 25. yılda varmadığı için seviniyor.. Sonra işte bu kadın ...

4/4

Bu akşam Netflix'te "The Life List" isimli bir film izledim. Dram ve rom-com karışımı bir aile filmiydi. Filmin bir yerinde partnerinizin sizin için doğru kişi olup olmadığını belirlemeniz için 4 soru sormanız gerektiğinden bahsediyordu; Nazik biri mi? Onunla dürüstçe ve sansürsüz konuşabiliyor musun? En iyi versiyonuna ulaşman için seni teşvik ediyor mu? Onu çocuklarının babası olarak hayal edebiliyor musun? Elbette çok eksik ama çok yerinde sorular.  Neden sonra fark ettim ki benim için 4/4'lük olan biri için ben 4/4'lük olmayabilirim. Ama bu beni daha az sevilmeye layık yapmaz. Çünkü ben, yeterliyim .  Ben, olduğum halimle sevilmeyi ve seçilmeyi hak ediyorum.  Ben, benimle birlikte bir gelecek hayal edilmesine layığım.  Partnerimin de hayal ettiğim geleceği hayal etmesini istiyorum.. ya da.. bunu isteyen bir partner istiyorum. Sevgiyle..