Ana içeriğe atla

Ben (sana karşı) böyleyim*

Ben (sana karşı) böyleyim*

"Ben ilişki insanı değilim", "Monogam ilişki bana göre değil", "Evlenmeyi düşünmüyorum", "Çocuk istemiyorum", "Yüksek standartlarım var, onları sağlarsan seni severim", "Bende böyle, işine gelirse..." 

Hepimiz bu ve benzeri cümleleri bir ya da birkaç kez duymuşuzdur partnerlerimizden. Bunca yıllık gözlemlerim ve binyıllardır romantik uğraşlarda bulunan sayısız insanın gözlem ve deneyimleriyle birlikte, bu cümleleri kuran insanlara "Geçiniz bunları..." demek isterim. Partnerlerine bu cümleleri kuran insanların başka partnerlerle bu cümlelerin aksini yaşadıklarını defalarca gördük. Issız adamlar bir de bakmışsınız hop evlenmiş, femme fatale'lar hop anne olmuş, instagram sayfalarında boy boy bebeklerini paylaşmaya başlamışlar. Komik, değil mi? 

O zaman neden kuruluyor bu cümleler? Amaç ne? Peki bu cümleleri kuran partnerleriniz varsa kendinizi nasıl konumlandırmalısınız?

Öncelikle size bu ve benzeri cümleleri kuran partnerlerinizin sizi gerçekten sevmediklerini bilmenizi isterim. Ya da şöyle diyelim, sizi sevebildikleri kadar seviyorlar, ama daha çok kendilerini ve muhtemelen sizin onları sevmenizi seviyorlar. Bir kısmı narsist bile olabilir. Eğer ilişkinizdeki alma-verme dengesi sizin aleyhinize eşitsizse, o ilişkide ısrarcı olmayın derim. Size karşı böyle olan kişi, başkasına karşı böyle olmayabilir ama orası sizi ilgilendirmez. Suçu kendinizde aramaya başlayabilirsiniz. Aramayın. Siz, size nasıl davranılmasını istiyorsanız öyle bir ilişkilenme içinde olmalısınız. Başka türlüsü, daha azı, bağımlılıktan ya da özgüvensizlikten sürdürülmeye çalışılanı, sağlıklı bir ilişki değil.

Ne güzel demiş Neşet Ertaş;

"Geçinmeye gönlü olan geçinir, anlaşılmak isteyen orta yolu bulur, telafi etmek isteyen eder, önemseyen gösterir. Kısacası ben böyleyim diye bir şey yok, ben sana karşı böyleyim diye bir şey var. Dikenine katlanamadığın gülü incitme, zorluğuna göğüs geremediğin yari sevme." 

Bugün 14 Şubat Sevgililer Günü. 

Sevmek, sevilmek muhteşem bir şey. Ve çok emek isteyen bir iş. Kolay değil. Hakkıyla sevenlerin gününü kutlarım. Ve hakkıyla sevemeyenler de gölge etmesinler insanların hayatlarına, bir zahmet yalnızlığı seçsinler.

Sevilmeyi hak eden insanlar olmamızı ve sevilmeyi hak eden insanları sevebilmemizi diliyorum bu yıl. Sevgililer günümüz kutlu olsun. "Rağmen" sevenlerimiz bol olsun. 

Sevgiler,

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İki Minik Kentli

Önemli bir kişi olmak!  Önemli ve değerli olduğumuzu ne sıklıkla düşünüyoruz? Düşünüyor muyuz? Emek verdiğimiz şeylerin karşılığını nasıl ve ne şekilde alıyoruz? Alabiliyor muyuz? İnsanlar bizim hakkımızda ne düşünüyor? Bizden razılar mı? Peki biz kendimizden razı mıyız? Özdeğer duygumuz nasıl?  Geçtiğimiz üç gün MBB'nin düzenlediği MARUF25 (Marmara Urban Forum) kongresindeydim. Çok büyük, belli ki çok zor ve detaylı bir organizasyon yapmışlar. Havaalanından beni bir araçla alıp Haliç Kongre Merkezi yakınındaki otelimize bıraktılar. Havaalanında MARUF görevlisiyle ve beni götürecek şoförle biraz sohbet ettim. Sonra İstanbul'un iki yakası arasındaki 48 dakikalık yolculuğumda pencereden dışarıyı seyrettim. Köprüden geçerken yine hayran hayran boğaza baktım. İstanbul'dan neden ayrıldığımı hatırladım: köprüden geçerken bu şehre hayran olmaya devam edebilmek için... Aklımdan atölye ve panel için yapacaklarımı, onlar haricinde katılacağım etkinlikleri ve bir yandan İzmir'de d...

Something old, something blue..

Pamukkale Üniversitesi kampüsünde yürürken çekilmiş bir fotoğraf. 2023 Ocak ayı. Bu kadın, 4 yıldır çalıştığı kurumdan o ay ayrılıyor ve Çeşme'deki ve Denizli'deki evler(in)den taşınarak İzmir'de kendi düzenini kuruyor. Bu şimdi geriye dönüp baktığında çok özgürleştirici ve heyecan verici bir başlangıç ama.. işte tam da o anda konfor alanından çıkmanın ve bilinmezliğin verdiği kaybolmuşluk sancısı içinde. Hüzünlü, yüzü de o sebeple asık. O anda moody bir şarkı dinliyor. Hava da bulutlu. En yakınları bile anlayamıyorlar o hüznü. İşin kötüsü onlara yük olmamak için hissettirmemeye de çalışıyor. Yıllarca ilmek ilmek kurduğu hayattan, her detayında, her eşyasında emeği olan evden valizini ve kişisel eşyalarını alıp çıkıyor. Boşanıyor. Çok yakında bir başkasıyla replace edileceğini, hatta kim bilir belki çoktan edildiğini içten içe biliyor. Kadın bir illüzyon içinde geçen yıllarına üzülüyor. Bir yandan da bunun farkına 25. yılda varmadığı için seviniyor.. Sonra işte bu kadın ...

4/4

Bu akşam Netflix'te "The Life List" isimli bir film izledim. Dram ve rom-com karışımı bir aile filmiydi. Filmin bir yerinde partnerinizin sizin için doğru kişi olup olmadığını belirlemeniz için 4 soru sormanız gerektiğinden bahsediyordu; Nazik biri mi? Onunla dürüstçe ve sansürsüz konuşabiliyor musun? En iyi versiyonuna ulaşman için seni teşvik ediyor mu? Onu çocuklarının babası olarak hayal edebiliyor musun? Elbette çok eksik ama çok yerinde sorular.  Neden sonra fark ettim ki benim için 4/4'lük olan biri için ben 4/4'lük olmayabilirim. Ama bu beni daha az sevilmeye layık yapmaz. Çünkü ben, yeterliyim .  Ben, olduğum halimle sevilmeyi ve seçilmeyi hak ediyorum.  Ben, benimle birlikte bir gelecek hayal edilmesine layığım.  Partnerimin de hayal ettiğim geleceği hayal etmesini istiyorum.. ya da.. bunu isteyen bir partner istiyorum. Sevgiyle..