Ana içeriğe atla

Seçenekler

Bulunduğun yer seni memnun etmiyorsa, yerini değiştir. Ağaç değilsin.

Ben gidiyorum. Gerçekten.

Havlu atmak gibi düşünmeyeceğim bunu. Bir şeylerin işleyişinin değişmeyeceği, iyileşmeyeceği belli olan bir yerde, diğerleri gibi söylenerek zaman öldürmeye devam edemeyeceğim sadece. Çünkü başka seçeneklerim var. Hayatta seçeneklerin olması çok önemli. Bir yol bulmak, bir yol açmak için. O konfor alanından çıkmak için... İş yapmak isterken sürekli engelle karşılaşmak, önceliklerin bambaşka olması, fikrinin önemsenmemesi, ekip olunamaması, bir "krallıkta" aslında derebeylikleri yokken landlord gibi davranmaya, bölgesini işaretlemeye çalışan ve aslında yaptığı işe çok da inanmayan insanlar vb. koşullar bu şirkete bir türlü aidiyet duyamamama yol açtı. Ben inandığım bir iş uğruna yıllarca şehirlerarası yol gitmiş insanım. İnanmadığım bir işi yapabilme kapasitem yok. Kaldı ki iş yaptırılmıyor da... Sonuçta şu noktaya geldim: 

Bulunduğun yer seni memnun etmiyorsa, yerini değiştir. Ağaç değilsin.

Öncelikle özel hayatımda, evimde, işimde yaptım bunu. Şimdi yeniden işimde yapıyorum. Bizi mutsuz eden hiçbir koşula mecbur değiliz. Özgürlük şu hayatta belki de sağlıkla eşdeğer öneme sahip olan yegane şey. Bunu annemin 2008 sürecinde çok net anlamıştım. Bedensel ve ruhsal sağlık ve özgürlük... Sevgi, saygı, toplumsal onay, başarı, para vb. diğer her şey sonra geliyor. Bu görüşüm pek tabii bir yükselen Yay olmamdan da kaynaklanıyor olabilir :)

Bir ağaç gibi tek ve hür, bir orman gibi kardeşçesine! Döngüsel kültür! İmece! Bu şirkette söylemler bu çizgideyken eylemler bambaşka yerde. Olgunlaşmamış kişisel egolarla uğraşmaktan, ekip olamamaktan, hiyerarşiden, liyakate saygısızlıktan, emeğini değersizleştiren, seni iş arkadaşı gibi değil, sahip olunması gereken bir kadın gibi gören adamlardan ve keza "çocuklardan" sıkıldım. Şirketin başı kaf dağında, kıçı nerede belli değil. O yüzden, üzgünüm ama dışarıdan bakıldığında büyük potansiyele sahip ve olmam gereken yer gibi görünen bu yerden ayrılacağım. Bu kazanda kurbağa olmayacağım. Bunu ofiste 2 kişi haricinde şimdilik kimse bilmiyor. Bilmesinler de. 

İnsan kaynağını doğru kullanamamak, insanın değil şirketin başarısızlığıdır. Umarım önümde güzel kapılar açılır, hareket özgürlüğüm artar, güzel ekipler oluşturur, ekiplere dahil olur ve güzel işler yapabilirim. Doğru bir karar verdiğimi hissediyorum. Hala belirsizlikten ve geçiş sürecinden bir miktar gergin olsam da, iyi olacağım. Her şeyin hayırlısı.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İki Minik Kentli

Önemli bir kişi olmak!  Önemli ve değerli olduğumuzu ne sıklıkla düşünüyoruz? Düşünüyor muyuz? Emek verdiğimiz şeylerin karşılığını nasıl ve ne şekilde alıyoruz? Alabiliyor muyuz? İnsanlar bizim hakkımızda ne düşünüyor? Bizden razılar mı? Peki biz kendimizden razı mıyız? Özdeğer duygumuz nasıl?  Geçtiğimiz üç gün MBB'nin düzenlediği MARUF25 (Marmara Urban Forum) kongresindeydim. Çok büyük, belli ki çok zor ve detaylı bir organizasyon yapmışlar. Havaalanından beni bir araçla alıp Haliç Kongre Merkezi yakınındaki otelimize bıraktılar. Havaalanında MARUF görevlisiyle ve beni götürecek şoförle biraz sohbet ettim. Sonra İstanbul'un iki yakası arasındaki 48 dakikalık yolculuğumda pencereden dışarıyı seyrettim. Köprüden geçerken yine hayran hayran boğaza baktım. İstanbul'dan neden ayrıldığımı hatırladım: köprüden geçerken bu şehre hayran olmaya devam edebilmek için... Aklımdan atölye ve panel için yapacaklarımı, onlar haricinde katılacağım etkinlikleri ve bir yandan İzmir'de d...

Something old, something blue..

Pamukkale Üniversitesi kampüsünde yürürken çekilmiş bir fotoğraf. 2023 Ocak ayı. Bu kadın, 4 yıldır çalıştığı kurumdan o ay ayrılıyor ve Çeşme'deki ve Denizli'deki evler(in)den taşınarak İzmir'de kendi düzenini kuruyor. Bu şimdi geriye dönüp baktığında çok özgürleştirici ve heyecan verici bir başlangıç ama.. işte tam da o anda konfor alanından çıkmanın ve bilinmezliğin verdiği kaybolmuşluk sancısı içinde. Hüzünlü, yüzü de o sebeple asık. O anda moody bir şarkı dinliyor. Hava da bulutlu. En yakınları bile anlayamıyorlar o hüznü. İşin kötüsü onlara yük olmamak için hissettirmemeye de çalışıyor. Yıllarca ilmek ilmek kurduğu hayattan, her detayında, her eşyasında emeği olan evden valizini ve kişisel eşyalarını alıp çıkıyor. Boşanıyor. Çok yakında bir başkasıyla replace edileceğini, hatta kim bilir belki çoktan edildiğini içten içe biliyor. Kadın bir illüzyon içinde geçen yıllarına üzülüyor. Bir yandan da bunun farkına 25. yılda varmadığı için seviniyor.. Sonra işte bu kadın ...

4/4

Bu akşam Netflix'te "The Life List" isimli bir film izledim. Dram ve rom-com karışımı bir aile filmiydi. Filmin bir yerinde partnerinizin sizin için doğru kişi olup olmadığını belirlemeniz için 4 soru sormanız gerektiğinden bahsediyordu; Nazik biri mi? Onunla dürüstçe ve sansürsüz konuşabiliyor musun? En iyi versiyonuna ulaşman için seni teşvik ediyor mu? Onu çocuklarının babası olarak hayal edebiliyor musun? Elbette çok eksik ama çok yerinde sorular.  Neden sonra fark ettim ki benim için 4/4'lük olan biri için ben 4/4'lük olmayabilirim. Ama bu beni daha az sevilmeye layık yapmaz. Çünkü ben, yeterliyim .  Ben, olduğum halimle sevilmeyi ve seçilmeyi hak ediyorum.  Ben, benimle birlikte bir gelecek hayal edilmesine layığım.  Partnerimin de hayal ettiğim geleceği hayal etmesini istiyorum.. ya da.. bunu isteyen bir partner istiyorum. Sevgiyle..