Ana içeriğe atla

İnci Pastanesi

İnci Pastanesi..
Beyoğlu'na gittiğimde, özellikle uzun bir aradan sonra gitmişsem, mutlaka uğradığım tek yerdir. İnci Pastanesi Beyoğlu demektir bana göre. Çok küçükken, Beyoğlu'na ilk gelişimde ailemin beni götürdüğü mucizevi minik dükkanı hiç unutmadım. Güler yüzlü abiler bol soslu profiteroller verirlerdi bana hep. Serin limonatası da yazların vazgeçilmeziydi. Sonra lise iki zamanları okul gezisiyle İzmir'den İstanbul'a gelmiş, Beyoğlu'na çıkmıştık bir akşam. Soluğu İnci'de almıştım. Arkadaşlarım gülmüşlerdi bana, bilmiyorlardı bu güzelliği bir çoğu. Anlam verememişlerdi, hala hatırlarlar. Daha sonraları kolayca fark edilmeyen tabelasını göremediğimden birkaç volta atıp bulmuşluğum da olmuştur.
En son sanıyorum bu yaz gittim. Temmuz sonu, ağustos başı gibi. Telaşsızca geziniyordum Beyoğlu'nda. Girdim içeri, son girişim olduğunu nereden bilebilirdim ki! Hemen girişte soldaki o hafif gizli, güzel köşe boşaldı, oturdum oraya, profiterol ve limonatayla soluklandım. İnci hep doluydu. Hiç boş görmemiştim o güzel dükkanı. Etrafı inceledim, gelen geçeni, oturanları. Mutlu, sakin insanlardı. Sıcaktı içerisi. Öyle, sarmalayan bir sıcaklık, sevecenlik vardı. "İyi ki var burası.." dedim içimden.
Neden hep en güzel şeyleri alıyorlar elimizden? Neden insanlar oburca ellerini uzatıp bozmayı, müdahale etmeyi bu denli seviyor? Sürekli birileri bizim istemimiz dışında hayatımıza, mekanlarımıza, şehirlerimize hatta dizilerimize, filmlerimize müdahale ediyorlar! Ne hakla?! Çok üzgünüm dostlar çok.. 
Beyoğlu demek İnci Pastanesi demek, Emek Sineması demekti. Öyle koku püskürten tramvaylara arada bir müzik koymakla Beyoğlu olmuyor orası. Bence benim ve birçokları için artık Beyoğlu bitmiştir. Geçmiş olsun.. Ya da geçmesine müsaade edilmesin, bir şeyler yapılsın!


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yasemin

Bugün dalında bir yasemini koklayıp seni düşündüm. Yaşıyorlar, demiştin, zarif zarif.. Bir çiçeği koparmayıp dalında koklamak gibi senin aşkın da.. Öyle nazik, öyle düşünceli.. 

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

Something old, something blue..

Pamukkale Üniversitesi kampüsünde yürürken çekilmiş bir fotoğraf. 2023 Ocak ayı. Bu kadın, 4 yıldır çalıştığı kurumdan o ay ayrılıyor ve Çeşme'deki ve Denizli'deki evler(in)den taşınarak İzmir'de kendi düzenini kuruyor. Bu şimdi geriye dönüp baktığında çok özgürleştirici ve heyecan verici bir başlangıç ama.. işte tam da o anda konfor alanından çıkmanın ve bilinmezliğin verdiği kaybolmuşluk sancısı içinde. Hüzünlü, yüzü de o sebeple asık. O anda moody bir şarkı dinliyor. Hava da bulutlu. En yakınları bile anlayamıyorlar o hüznü. İşin kötüsü onlara yük olmamak için hissettirmemeye de çalışıyor. Yıllarca ilmek ilmek kurduğu hayattan, her detayında, her eşyasında emeği olan evden valizini ve kişisel eşyalarını alıp çıkıyor. Boşanıyor. Çok yakında bir başkasıyla replace edileceğini, hatta kim bilir belki çoktan edildiğini içten içe biliyor. Kadın bir illüzyon içinde geçen yıllarına üzülüyor. Bir yandan da bunun farkına 25. yılda varmadığı için seviniyor.. Sonra işte bu kadın ...