Ana içeriğe atla

Tarih ve tekerrür

Yerküremiz 1910 yılında Halley kuyrukluyıldızının (kometin) kuyruk bölümünden geçmek üzereyken, dünya paniğe kapıldı. Bir kometin kuyruğunun çok incelmiş olduğunu düşünemediler. Bir kometin kuyruğundaki zehirden (siyanür) gelecek tehlike, aslında, 1910 yılında büyük kentlerdeki sanayileşmenin yol açtığı çevre kirliliği tehlikesinden daha azdı. Bu olayın yeryüzünde nasıl yankılandığına basında çıkan bazı haber başlıklarıyla örnekler verelim:
15 Mayıs 1910 tarihli San Francisco Chronicle gazetesindeki bir başlık, "New York Salonlarında Komet Partileri veriliyor" diyordu. Los Angeles Examiner alaylı bir yazı biçimini tercih etmişti: "Baksana! Şu Komet seni siyanürledi mi, siyanürlemedi mi henüz?... Tüm insanlık bedava gaz banyosu yapacak!" Bir haber başlığı da şöyleydi: "Kurban adayı ağaca çıkıp Komet'e telefon etti!"
1910 yılında dünyanın siyanür tehlikesiyle batmasından önce insanlar neşelenmek için partiler veriyorlardı. Bu arada bazı açıkgöz girişimciler komete karşı iyi gelen haplar ve gaz maskeleri üretip satıyorlardı. Gaz maskeleri, Birinci Dünya Savaşı'nın sezinlendiğini gösteren uğursuz aletlerdi. 
1986 yılında Halley kuyrukluyıldızı yeniden gözükeceği zaman merak ediyorum, politik parti liderleri kometin gözükmesi üzerine ne korkular geçirecekler ve bizler de ne sersemce sorular karşısında kalacağız.

Prof.Dr. Carl Sagan / Kozmos (1980)

Tanıdık geldi mi?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

Yasemin

Bugün dalında bir yasemini koklayıp seni düşündüm. Yaşıyorlar, demiştin, zarif zarif.. Bir çiçeği koparmayıp dalında koklamak gibi senin aşkın da.. Öyle nazik, öyle düşünceli.. 

4/4

Bu akşam Netflix'te "The Life List" isimli bir film izledim. Dram ve rom-com karışımı bir aile filmiydi. Filmin bir yerinde partnerinizin sizin için doğru kişi olup olmadığını belirlemeniz için 4 soru sormanız gerektiğinden bahsediyordu; Nazik biri mi? Onunla dürüstçe ve sansürsüz konuşabiliyor musun? En iyi versiyonuna ulaşman için seni teşvik ediyor mu? Onu çocuklarının babası olarak hayal edebiliyor musun? Elbette çok eksik ama çok yerinde sorular.  Neden sonra fark ettim ki benim için 4/4'lük olan biri için ben 4/4'lük olmayabilirim. Ama bu beni daha az sevilmeye layık yapmaz. Çünkü ben, yeterliyim .  Ben, olduğum halimle sevilmeyi ve seçilmeyi hak ediyorum.  Ben, benimle birlikte bir gelecek hayal edilmesine layığım.  Partnerimin de hayal ettiğim geleceği hayal etmesini istiyorum.. ya da.. bunu isteyen bir partner istiyorum. Sevgiyle..