Ana içeriğe atla

Eski Dostlar

Eski dostları düşündüm dün, bugün.. Tıpkı eski aşklar gibi, eski dostlar da unutulmaya yüz tutmuş. Ama vardılar, oradaydılar. Ve mutluyduk beraber, bir zamanlar. Kim bilir belki de her şeyin bir zamanı var? Bir telefon, bir mesaj, bir mail değiştirir her şeyi. Bilirsiniz. Bir özür. Hatalı olsanız da olmasanız da. Özür dileseniz barışırsınız büyük ihtimalle. Ama o telefon hiç edilmez, o mesaj hiç yollanmaz. Çünkü her iki taraf da kusuru karşısında bulur. Gurur, sevgisinden önce gelir. Hayatından bir kişinin eksilmesi, gururunun incinmesinden yeğdir. Evet, böyle galiba. Şimdi bize doğru gelen tavırlarımız belki 10 sene sonra çok anlamsız gelecek. Ama bugün anlamlı. Çünkü yıllar sonra iyileşecek olan kalp kırıkları, unutulacak olan tatsız anılar henüz hala taze. Bir gün gelip neden koptuğumuzu unutana kadar ya da sonsuza kadar..

Eski dostları özledim dün, bugün.. Ama onları şimdi yanımda istemedim. Onları tam olarak şimdi onları bildiğim halleriyle istemedim. Dündeki halleriyle ve dünde özledim onları. Galiba dünü özledim. Daha az incinmiş olduğumuz günleri, saflığımızı hatta aptallıklarımızı. Hatalar yaptığımızı öğrenmeden önceki zamanlarımızı. Buruk bir şey birçoğunu artık yanımda istemediğimi fark etmek. Kayıplar vererek ilerliyoruz hayatta. Kazançlarımız da oluyor elbet ancak kesişen yollar bir gün ayrılıveriyor ansızın, öylece..

Eğer beni izleyen eski dostlarım varsa, onlara gelsin bu şarkı. Dünyanın bir yerinde, hep mutlu olsunlar..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

Yasemin

Bugün dalında bir yasemini koklayıp seni düşündüm. Yaşıyorlar, demiştin, zarif zarif.. Bir çiçeği koparmayıp dalında koklamak gibi senin aşkın da.. Öyle nazik, öyle düşünceli.. 

4/4

Bu akşam Netflix'te "The Life List" isimli bir film izledim. Dram ve rom-com karışımı bir aile filmiydi. Filmin bir yerinde partnerinizin sizin için doğru kişi olup olmadığını belirlemeniz için 4 soru sormanız gerektiğinden bahsediyordu; Nazik biri mi? Onunla dürüstçe ve sansürsüz konuşabiliyor musun? En iyi versiyonuna ulaşman için seni teşvik ediyor mu? Onu çocuklarının babası olarak hayal edebiliyor musun? Elbette çok eksik ama çok yerinde sorular.  Neden sonra fark ettim ki benim için 4/4'lük olan biri için ben 4/4'lük olmayabilirim. Ama bu beni daha az sevilmeye layık yapmaz. Çünkü ben, yeterliyim .  Ben, olduğum halimle sevilmeyi ve seçilmeyi hak ediyorum.  Ben, benimle birlikte bir gelecek hayal edilmesine layığım.  Partnerimin de hayal ettiğim geleceği hayal etmesini istiyorum.. ya da.. bunu isteyen bir partner istiyorum. Sevgiyle..