Ana içeriğe atla

Pembe Güller ve Hayaller 🌸

Bugün biraz kaybolmuş hissediyorum. Hani hızlıca bir yerden bir yere giderken ne için gittiğini, ya da mesela salondan kalkıp yatak odasına bir şey almaya giderken ne için kalktığını unutursun ya... Öyle bir his. Dün çok sevdiğim bir arkadaşımla buluştum, sırasıyla kahve, yürüyüş, şarap paylaşırken saatlerce sohbet etmişiz. Saati öyle unutmuşuz, öyle derin konulara girmişiz ki, o katılacağı online toplantıyı kaçırdı, ben de çiçekçide gözüme kestirdiğim uçuk pembe gülleri alamadım. Ama bugün alacağım onları. Sanırım umutlu hissetmek istiyorum. Pembe ve yeşil, kalp çakrası renkleri. Arkadaşımla renkler üzerine de konuştuk. Yeni evimi yemyeşil yaptığımdan bahsettim ona. Duvarlar, bitkiler, bazı mobilyalar... Yeşil aynı zamanda şifa rengidir, dedi arkadaşım. Çok doğru bir seçim olmuş o zaman. Hala iyileşiyorum çünkü. İyileşmeye çalışıyorum. 

Ülke deprem ve ekonomi ardından seçim gündemiyle dolu. Ekonomi çok kötü. Alım gücümüz çok düştü. Dışarı çıkıp biraz sosyalleşmenin maliyeti çok yüksek. Bu da insanı belirsizlik ve geleceğe dair güvencesizliğe sürüklüyor. Her şeyin üstüne bir de gelecek kaygısı ekleniyor. İki kişiyken bile eh anca önünü görebildiğin bir sistemde tek başına olmak, geleceği düşünmeden umarsızca yaşama lüksünü elinden alıyor. Gün içinde yaptığın her şey lüks oluyor, seni tedirgin ediyor. Kişisel bakım, spor, sosyalleşme... Ülkede konut sorunu çok ciddi boyutta. Ev sahipleri kiracıları inanılmaz zorluyor. Zaten artık ev sahibi olmak da hayal oldu. Eskiden emekli ikramiyesiyle ev alırlardı, şimdi araba bile alınamıyor. Bir yandan aileni de düşünmek durumunda kalıyorsun, hele ki kendi kalıcı düzenlerini çeşitli sebeplerden hala kuramamışlarsa. Arka planda hep bir tedirginlik... Umarım ülkede bir şeyler iyi yönde değişir artık. Çünkü umutlu olmaya çok ihtiyacımız var.

Artık İzmir Planlama Ajansındayım. Yeni iş tanımım henüz akışkan. Eskiden çok net sınırlar olurdu. Şimdi ise bir yandan rapor okuyorum, bir yandan da bir toplantıya katılıp kendimi festival organizasyonu içinde bulabiliyorum. İşte çok net sınırlar olmamasının potansiyeli yüksek olmakla birlikte, işe yarar hissetme konusunda tedirgin edici bir unsur. Ama henüz oryantasyon sürecindeyim. Yakında buradaki düzenim de oturur. 

Alsancak mahalleli olmayı sevdim. Her yere yürüyerek gitmek, hop sahile çıkmak, hop İzmir'in en güzel yeşil alanında yürüyüş yapmak, toplu taşıma bu kadar yakın olmak güzel. Mekansal yakınlık konforuna hızlıca alıştım diyebilirim. Ama yine de Denizli bitse de, yollar yollar pek bitmedi :)

Yarın Çeşme Adliyesinde boşanma davamız var. 9 ayın sonunda... Aslında Temmuz'dan beri kağıt üzerinde evliyiz diyebiliriz. Sürece müdahale etmedim, düzenimin oturmasını ve karşı tarafın da hazır olmasını bekledim. Sanırım o da öyle. Artık hazırız. İkimiz için de hayırlı olur ve tek celsede biter umuyorum. Sadece şunu söylemek istiyorum. Halihazırda kendi ailesiyle evli olup, çekirdek ailesini kurmaya hazır olmayan insanlar evlenmemeli. Karşı tarafı aldatmaktan bir farkı yok bence bu durumun. Zaten aileler bu ülkede evlilik kurumunu çökerten meselelerin başında geliyor bence. Özellikle oğluna/kızına bağımlı ve oğlunu/kızını kendine bağımlı kılan anneler ve babalar. Ve bunun sonucunda 40 yaşına gelse de aslında yetişkin olamamış çocuklar. Bu bağımlılığın da yine ekonomik zorluklarla çok bağlantısı var. Ve buradan yine ülkenin refahının çekirdek ailenin refahı üzerinde ne kadar etkili olduğunu görüyoruz.

Önümüzdeki seçimler önemli. CB adayım belli ama CHP beni seçmen olarak kaybedeli çok oldu. Çünkü samimi temsiliyetler arıyoruz artık, kişisel çıkarcılar değil. Bence İnce'nin bugünkü tavrı CHP'nin yıllar içindeki tavrının özetidir. Üzücü. Bu ülke, en azından bu ülkenin batısı, güneyi, doğusu ve kuzeydoğusu, çok daha iyi yönetilmeyi hak ediyor. Ankara'yı ve Eskişehir'i tenzih ediyorum ancak bu ülkenin İç Anadolusu ne yazık ki cehaletin ve geri kalmışlığın sebebidir. Keşke Anadolu köylüsünü kalkındıracak Köy Enstitüleri benzeri programlar hayata geçirilebilse. 

Kendi hayatım, sevdiklerim ve ülkem için pembe hayaller kurmaya devam edeceğim. Ama bugün... bugün biraz duruyorum galiba. Yarından sonra daha güzel bir gün olacak. ✌🏻

Sevgiler, 🌸

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

İzmir Planlama Ajansı 2.0

Hayat çok enteresan. Seçim süreci birçok kişinin birçok planını değiştirdi. Benimki dahil. Mesela İZPA’dan ayrılıp başka bir ofise geçecektim. İzBB Başkan adayı değişince, o ofis kapandı. Ardından İZDOĞA’nın başkanı ve sistemi değişti. İZPA, EGEŞEHİR şirketine geçti. Şimdi baştan yapılanıyor.   Sonuçta evet, yine gittim, a ma İZPA’yı da yanımda götürerek .  Ben gittiğimde İZPA’da kalacak olanlar ise.. geride kaldı. Hayat çok enteresan. İzmir Planlama Ajansı, logosu ve bütün kurumsallığıyla yeni baştan oluşuyor ve içinde önemli bir pozisyon alacağım gibi görünüyor.  O halde, bekle beni İzmir Vizyon 2074 Ofisi!

Zaman

Zaman bütün yaraları sarıyor derler. Bütün yaraları sarmıyor belki, bazı şeyler akla geldikçe hala ufak rahatlatıcı küfürler çıkıveriyor ağızdan.. Ama o bazı şeyleri olduğu gibi görmek, aşmak ve kabullenmek için zamanın çok yararı oluyor gerçekten.  Geriye dönüp bakınca "Keşke," yerine daha çok "İyi ki," diyebiliyorsak bu büyük şans. Bir noktada bir şeyleri doğru yapmışız demek ki. Zamanı kayıp olarak değil, kazanç olarak görebilmek büyük şans.  Bizler, yıllar önce yine bu blogda yazmıştım , demir gibiyiz. Zaman, demiri eriten ateş, başımıza gelen olaylar ise incelikle onu şekillendiren çekiçler. Şimdi durduğumuz noktaya bakıp mutlu ve yeterli hissediyorsak, geçmişe bakıp iyi ki dememek için bir neden göremiyorum. Acı, hüzün, yorgunluk ve bazen aptallık derecesine varan körlüklerimiz bile bizi her geçen gün bilgeleştiren şeyler oluyor. Her şeye rağmen, iyi ki sevebilmişim. İyi ki hala sevebiliyorum. İyi ki, asla itiraf etmeyecek olsalar da, bugün kendi seçimleri son...