Ana içeriğe atla

Bağlanma

Araştırmalar ikili ilişkilerde yaygın olarak üç tip bağlanma stilinin olduğunu gösteriyor: güvenli, kaygılı, kaçıngan. Nadir olarak hem kaygılı hem kaçıngan olan dördüncü bir stil de bulunuyor, buna da karmaşık diyorlar (Evren kendilerine kolaylık versin:)) Araştırmacılar, bu bağlanma stillerinin biz bebekken-çocukken, anne-babamızla bağlanma stillerimiz ile birebir örtüştüğünü keşfediyorlar. Ancak bipolar, narsist ya da borderline gibi kişilik bozukluklarına sahip ebeveynlerimiz varsa, güvenlik ve sevgi ihtiyacımız yeterince karşılanmıyorsa, onlar kaynaklı bağlantının koparıldığı sayısız durum yaşıyorsak, durumumuz biraz karmaşıklaşıyor.

Konu ilginizi çektiyse, güzel bir kitap önerim var: Bağlanma: Aşkı Bulmanın ve Korumanın Bilimsel Yolları.

Bu kitap bu tüm bağlanma stillerini örneklerle açıklarken siz ve partneriniz için de birer test uygulaması veriyor. Ben test sonucunda çoğunlukla güvenli ve bir miktar kaygılı çıktım. Teşhis almaktan korktuğu ve ilaç kullanmak istemediği için doktora gitmeyi reddetse de, kişisel gözlemlerime dayanarak annemin borderline kişilik bozukluğuna sahip olduğunu söyleyebilirim. Bir miktar kaygılı bağlanma özelliği göstermemi biraz bu duruma bağlıyorum. Bir de pek tabi, diğer duruma. Yani babamın yokluğuna ve onunla hiç bağ kuramamış olmaya.

Ayrıca, kaygılı tarafımı tetikleyen kaçıngan partnerler ve bana ciddi ayrılık anksiyetesi yaşatan olaylar oldu. Ancak okudukça anlıyorum ki bu çok normal. Çünkü en zoru kaçıngan bağlanan bir partnere sahip olmak.. Testi yaparken, eski eşimin inanılmaz kaçıngan bağlanan bir insan olduğunu keşfettim. Muhtemelen 9 yıl boyunca böyle "kopuk" bir bağlılıkla ilişki sürdürmeye çalışmak (tıpkı annemle alışık olduğum "kopuk" ilişkimi sürdürmem gibi) beni daha yorgun ve kaygılı bir insan haline getirdi. Şimdiyse daha huzurlu ve enerjik hissediyorum. 

Aslında insanları analiz edebilmek, daha doğrusu insanların gerçekten yakınlık ve samimiyet arayışında olup olmadığını, etkin iletişim kurup kuramadığını, ilişkiyle meşguliyetini, reddedilme tepkisini, yapmadığı ve söylemediği şeyleri anlayabilmek, o kadar da zor değil. Sadece biraz olsun duygulardan arındırılmış, gerçekçi ve analitik bir bakış açısıyla bakabilmek ve görebilmek gerekiyor. Bir de acele etmemek. Birini iyice tanımadan bir ilişkiye balıklama atlamamak.

Hepimize güvenli bağlanmayı öğreneceğimiz, huzurlu ilişkiler deneyimleyeceğimiz bir ömür diliyorum. 

Sevgiyle,

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

İzmir Planlama Ajansı 2.0

Hayat çok enteresan. Seçim süreci birçok kişinin birçok planını değiştirdi. Benimki dahil. Mesela İZPA’dan ayrılıp başka bir ofise geçecektim. İzBB Başkan adayı değişince, o ofis kapandı. Ardından İZDOĞA’nın başkanı ve sistemi değişti. İZPA, EGEŞEHİR şirketine geçti. Şimdi baştan yapılanıyor.   Sonuçta evet, yine gittim, a ma İZPA’yı da yanımda götürerek .  Ben gittiğimde İZPA’da kalacak olanlar ise.. geride kaldı. Hayat çok enteresan. İzmir Planlama Ajansı, logosu ve bütün kurumsallığıyla yeni baştan oluşuyor ve içinde önemli bir pozisyon alacağım gibi görünüyor.  O halde, bekle beni İzmir Vizyon 2074 Ofisi!

Zaman

Zaman bütün yaraları sarıyor derler. Bütün yaraları sarmıyor belki, bazı şeyler akla geldikçe hala ufak rahatlatıcı küfürler çıkıveriyor ağızdan.. Ama o bazı şeyleri olduğu gibi görmek, aşmak ve kabullenmek için zamanın çok yararı oluyor gerçekten.  Geriye dönüp bakınca "Keşke," yerine daha çok "İyi ki," diyebiliyorsak bu büyük şans. Bir noktada bir şeyleri doğru yapmışız demek ki. Zamanı kayıp olarak değil, kazanç olarak görebilmek büyük şans.  Bizler, yıllar önce yine bu blogda yazmıştım , demir gibiyiz. Zaman, demiri eriten ateş, başımıza gelen olaylar ise incelikle onu şekillendiren çekiçler. Şimdi durduğumuz noktaya bakıp mutlu ve yeterli hissediyorsak, geçmişe bakıp iyi ki dememek için bir neden göremiyorum. Acı, hüzün, yorgunluk ve bazen aptallık derecesine varan körlüklerimiz bile bizi her geçen gün bilgeleştiren şeyler oluyor. Her şeye rağmen, iyi ki sevebilmişim. İyi ki hala sevebiliyorum. İyi ki, asla itiraf etmeyecek olsalar da, bugün kendi seçimleri son...