Ana içeriğe atla

Göktaşı

Çok değerli bir arkadaşım aradı beni bugün ve cümlesine şöyle başladı "Sadece sesini duyayım ve günüm daha güzel geçsin istedim," Baya konuştuk. İşten, güçten, gelecek seçimlerden, olan şeylerden, olmamış şeylerden, olmamış şeylerin hayrından, akademiden, belediyeden.. Durdu ve sana bir şey söyleyeceğim ama iltifat olarak alma, gerçekten buna inanıyorum, dedi. Sen nadir, nadide bir pırlantasın dedi.. Senin annen bir pırlanta doğurmuş, dedi. Anne olduktan sonra daha iyi anladım bazı şeyleri, anne olmak beni daha iyi bir insan yaptı, dedi. Sen bir pırlantasın. Ama sıradan bir pırlanta değil; bir elmas, bir safir değil, başka dünyadan bir göktaşı.. Bir göktaşısın sen dedi..

O kadar mutlu oldum ki..

Bir göktaşı. Yıldız tozu. 

Evet, hepimiz birer yıldız tozuyuz aslında. Bazılarımız bunun daha çok farkında.

Böyle olmaya çalışmadan sadece olmak. Biraz dışarlıklı hissetmek ama yine de uyum sağlamak. 

Dün ufak sinir krizleri geçirdim, bugünse daha umutlu hissediyorum. 

Yerel seçimler öncesi adaylar netleşti. Birçok şey değişti. Rota yeniden oluşturuluyor. Bu süreçte telefon trafikleri devam ederken, birçok hayal kurmak da serbest :)

Her şey çok güzel olacak.

Çünkü ben ışığı içinden gelen bir göktaşıyım. Yerimi bulacağım. Yerime uyacağım. 

Ve parlayacağım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

İzmir Planlama Ajansı 2.0

Hayat çok enteresan. Seçim süreci birçok kişinin birçok planını değiştirdi. Benimki dahil. Mesela İZPA’dan ayrılıp başka bir ofise geçecektim. İzBB Başkan adayı değişince, o ofis kapandı. Ardından İZDOĞA’nın başkanı ve sistemi değişti. İZPA, EGEŞEHİR şirketine geçti. Şimdi baştan yapılanıyor.   Sonuçta evet, yine gittim, a ma İZPA’yı da yanımda götürerek .  Ben gittiğimde İZPA’da kalacak olanlar ise.. geride kaldı. Hayat çok enteresan. İzmir Planlama Ajansı, logosu ve bütün kurumsallığıyla yeni baştan oluşuyor ve içinde önemli bir pozisyon alacağım gibi görünüyor.  O halde, bekle beni İzmir Vizyon 2074 Ofisi!

Zaman

Zaman bütün yaraları sarıyor derler. Bütün yaraları sarmıyor belki, bazı şeyler akla geldikçe hala ufak rahatlatıcı küfürler çıkıveriyor ağızdan.. Ama o bazı şeyleri olduğu gibi görmek, aşmak ve kabullenmek için zamanın çok yararı oluyor gerçekten.  Geriye dönüp bakınca "Keşke," yerine daha çok "İyi ki," diyebiliyorsak bu büyük şans. Bir noktada bir şeyleri doğru yapmışız demek ki. Zamanı kayıp olarak değil, kazanç olarak görebilmek büyük şans.  Bizler, yıllar önce yine bu blogda yazmıştım , demir gibiyiz. Zaman, demiri eriten ateş, başımıza gelen olaylar ise incelikle onu şekillendiren çekiçler. Şimdi durduğumuz noktaya bakıp mutlu ve yeterli hissediyorsak, geçmişe bakıp iyi ki dememek için bir neden göremiyorum. Acı, hüzün, yorgunluk ve bazen aptallık derecesine varan körlüklerimiz bile bizi her geçen gün bilgeleştiren şeyler oluyor. Her şeye rağmen, iyi ki sevebilmişim. İyi ki hala sevebiliyorum. İyi ki, asla itiraf etmeyecek olsalar da, bugün kendi seçimleri son...