Ana içeriğe atla

İşe Yarar Bir Şey

Biraz önce EkoIQ dergisinden bir yazı teklifi aldım. Bu tür teklifler beni çok mutlu ediyor. Mesleki tatminimi dışarıdan gelen geri bildirimlerle ölçebiliyorum. Böyle zamanlarda işe yarar hissediyorum. Öğrencilerim öğrendiğinde, bir yazım yayınlandığında, bir atıf aldığımda, bir panelde bana soru sorulduğunda, bir sunumum alkışlandığında.. Gerçekten mutlu oluyorum, oluyordum. Sabun köpüğü gibi kısa sürede uçuyor bu mutluluk ama. Daha kalıcı ve işe yarar bir şey(ler) yapmak istiyorum. Üniversiteden istifa edip belediyede işe başlayalı 1 yıl olacak yakında. Resmen 1 yıllık uzun bir tatilde gibiyim. Evet, bir şeyler yapıyorum. Ama yeterli değil. Ve işin kötüsü, bu bana bağlı da değil. Sonuna getirdiğimiz projeler bir noktada tıkanıyor. Bana bir yetki ya da ekip verilmiyor. Fikirlerim sorulmuyor, önemsenmiyor. Bulunduğum yer, dışarıdan çok güzel ama içi boş bir hediye paketi gibi. Bilinçli olarak beni değersizleştirmek istiyorlar. Beni ve benim gibi birçok kişiyi. Bu aslında onların cehaleti. Okumuşların cehaleti iyice çekilmez oluyor. Ve olgunlaşmamış egoları. Bu ülke, bu ülkenin kamu kurumları çok yozlaşmış. Siyasi partilerle de alakası yok bunun. Bir tür "ekol" bu: Kamu zararı ekolü. Nasıl insan kaybederiz? Nasıl verim kaybederiz? Nasıl iyi fikirleri çalar, kendimize mal ederiz? Çalışmaya hevesli insanları nasıl caydırırız? (ki bizim işe yaramazlığımız ortaya çıkmasın).. Ne yazık, ne üzücü. Ülkenin en batısına kadar geldim. Bundan sonra rotam Avrupa. Başvurularıma başladım, sonum(uz) hayrolsun. Belki de bazen bazı şeyleri zorlamamak gerekiyordur. Belki de emek-zamanı isteyenlere, değer bilenlere, hak edenlere vermek gerekiyordur. İşe yarar bir şey yaptığımıza inanarak, ikna olarak çalışmak gerekiyordur.. Uzun bir ara oldu. Üzerimden bu ölü toprağını kitap bölümleri ve makaleler yazarak atmaya çalışıyorum, çalışacağım. Ve başvurularıma devam edeceğim, durmadan ve inatla..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yasemin

Bugün dalında bir yasemini koklayıp seni düşündüm. Yaşıyorlar, demiştin, zarif zarif.. Bir çiçeği koparmayıp dalında koklamak gibi senin aşkın da.. Öyle nazik, öyle düşünceli.. 

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

Something old, something blue..

Pamukkale Üniversitesi kampüsünde yürürken çekilmiş bir fotoğraf. 2023 Ocak ayı. Bu kadın, 4 yıldır çalıştığı kurumdan o ay ayrılıyor ve Çeşme'deki ve Denizli'deki evler(in)den taşınarak İzmir'de kendi düzenini kuruyor. Bu şimdi geriye dönüp baktığında çok özgürleştirici ve heyecan verici bir başlangıç ama.. işte tam da o anda konfor alanından çıkmanın ve bilinmezliğin verdiği kaybolmuşluk sancısı içinde. Hüzünlü, yüzü de o sebeple asık. O anda moody bir şarkı dinliyor. Hava da bulutlu. En yakınları bile anlayamıyorlar o hüznü. İşin kötüsü onlara yük olmamak için hissettirmemeye de çalışıyor. Yıllarca ilmek ilmek kurduğu hayattan, her detayında, her eşyasında emeği olan evden valizini ve kişisel eşyalarını alıp çıkıyor. Boşanıyor. Çok yakında bir başkasıyla replace edileceğini, hatta kim bilir belki çoktan edildiğini içten içe biliyor. Kadın bir illüzyon içinde geçen yıllarına üzülüyor. Bir yandan da bunun farkına 25. yılda varmadığı için seviniyor.. Sonra işte bu kadın ...