Ana içeriğe atla

Mavi Gezegenin Kayıp Çocukları

Işığı görebilmek için yanmayı göze alır mısın?
Peki, yokmuş gibi yaparsak hep varlığı sürer mi?

Her ikilik,
Her gözyaşı, her kahkaha,
Daha çok yaşadığımı hissettirir.
Böyle olmalı.
Her duygudan birazcık.
Ve sonsuz,
Sonsuza kadar.

Bir ikilik denizine düşsem,
Aklım bolca dumanlı,
Sessizlik ya da neşe içinde,
Ardından ne geleceği belirsiz.

Bazı şeyler aklımı uçurur mu?

Bir şey gerekli.
Bu deliliği yaşamak için.
Ve ne dersek diyelim,
Tek adımda ilerlenmiyor hayatta.

Mavi gezegenin kayıp çocukları,
Aynıyız.
Ölümsüz olmadığını anladığın şu gençlik çağında,
Henüz hissedebiliyorken,
Korkmaktan korkmamalı.

Ve hiçbir şey,
Ama hiçbir şey,
Yanına yaklaşamaz bu duygunun,
Sen bir başka zamanda,
Bir başka insana dönüşene kadar.

Rastlantıların ve geçiciliğin,
Kalıcı bir büyüsü var.
Bir salgın gibi bulaşıcı.
Kanına karışıp, hep seninle yaşayacak,
Son nefesine kadar.

Sanki sözcükler gereksiz,
Ve bu büyüyü bozabilirler.
Göz ucuyla görüp,
Bakınca kaybettiğimiz,
Uçan, kaçan şeyler.

Görülüp unutulan güzel rüyalar gibi.
Sebebini bilmediğin,
Kocaman bir gülümsemeyle uyanmak gibi.

Ve hiçbir şey,
Ama hiçbir şey,
Yanına yaklaşamaz bu duygunun.

Bugün,
Üzerine düşünülmemiş tek bir olay,
Tek bir fikir,
Hissedilmemiş tek bir duygu kalmamış gibi.
Bugün,
Her şeyin uğruna savaşılmış,
Yazılmış ve bestelenmiş gibi.

Tekrarları sevmediğimden,
Susup kendime saklayacağım.

Büyümek, "asla yapmam, yapamam" dediğimiz şeyleri yapabilmek galiba?
Her seçimin,
Olumlu ya da olumsuz sonucunu,
Kabullenmeyi öğrenmek.
Ama yine de acele karar vermemek.

Ne kolay olurdu düşünmeden yaşamak.
Düşünmek, insanın kutsanışı ve laneti.
Peki yaşadığının farkında olmadan yaşamış olur mu insan?
Bir gün gelir de adımız anılmazsa,
Biz yaşamış olur muyuz gerçekten?

Sokrat'ın fikirleri dilden dile aktarılmadığı zaman,
Sokrat yaşamış olacak mı?
Peki şimdi hala hayatta mı o zaman?

Ne kadar acı seni parçalar?
Ne kadar sevgi yamar?
Sonunda hiçbiri yeterli gelmeyecek,
Sen kendini affetmedikçe,
Ya da sevmedikçe.

Cevapları hiç bulamayacak olsak da,
Birlikte sorular sorabileceğimiz birilerine ihtiyacımız var.

İlhama ihtiyacımız var.


19.10.2013

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

İzmir Planlama Ajansı 2.0

Hayat çok enteresan. Seçim süreci birçok kişinin birçok planını değiştirdi. Benimki dahil. Mesela İZPA’dan ayrılıp başka bir ofise geçecektim. İzBB Başkan adayı değişince, o ofis kapandı. Ardından İZDOĞA’nın başkanı ve sistemi değişti. İZPA, EGEŞEHİR şirketine geçti. Şimdi baştan yapılanıyor.   Sonuçta evet, yine gittim, a ma İZPA’yı da yanımda götürerek .  Ben gittiğimde İZPA’da kalacak olanlar ise.. geride kaldı. Hayat çok enteresan. İzmir Planlama Ajansı, logosu ve bütün kurumsallığıyla yeni baştan oluşuyor ve içinde önemli bir pozisyon alacağım gibi görünüyor.  O halde, bekle beni İzmir Vizyon 2074 Ofisi!

Zaman

Zaman bütün yaraları sarıyor derler. Bütün yaraları sarmıyor belki, bazı şeyler akla geldikçe hala ufak rahatlatıcı küfürler çıkıveriyor ağızdan.. Ama o bazı şeyleri olduğu gibi görmek, aşmak ve kabullenmek için zamanın çok yararı oluyor gerçekten.  Geriye dönüp bakınca "Keşke," yerine daha çok "İyi ki," diyebiliyorsak bu büyük şans. Bir noktada bir şeyleri doğru yapmışız demek ki. Zamanı kayıp olarak değil, kazanç olarak görebilmek büyük şans.  Bizler, yıllar önce yine bu blogda yazmıştım , demir gibiyiz. Zaman, demiri eriten ateş, başımıza gelen olaylar ise incelikle onu şekillendiren çekiçler. Şimdi durduğumuz noktaya bakıp mutlu ve yeterli hissediyorsak, geçmişe bakıp iyi ki dememek için bir neden göremiyorum. Acı, hüzün, yorgunluk ve bazen aptallık derecesine varan körlüklerimiz bile bizi her geçen gün bilgeleştiren şeyler oluyor. Her şeye rağmen, iyi ki sevebilmişim. İyi ki hala sevebiliyorum. İyi ki, asla itiraf etmeyecek olsalar da, bugün kendi seçimleri son...