Eskiden SÖZ şeref demekti. Günümüzde YAZILMAYAN söz hiçbir şey. Yalnız kağıt üzerindeki şeyler değerli; imza, para, tapu ve diğerleri.. Eskiden iki insanın sevgi yemini onların doğa karşısında eş olması için yeterliydi. Şimdi toplumun, ailenin, şahitlerin rızası gerekli. Sözlerin değersizleşip tutulmadığı bu zamanda kimse kimseye güvenmezken olması gereken bu belki? Toplumun gereği, miras netliği için adı üstünde; EVLİLİK MÜESSESESİ. Bir çeşit iş anlaşması, aile şirketi. Yanlış anlaşılmasın, aileye sonsuz saygım var. Ancak toplumun bekar çiftlere sorgular bakışlarının aynı yaştaki evli çiftlere dönünce "Çocuk ne zaman?" şefkatli bakışlarına dönüşmesi bir çeşit ikiyüzlülük bana göre. Gerçekten bir kağıt parçası ve üzerindeki imza, AŞK'ı hayasızlıktan kutsallığa yükseltme gücüne sahip mi? Yoksa kutsal olan aşk değil, evlilik müessesesi mi?
Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...
Yorumlar