Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yasemin

Bugün dalında bir yasemini koklayıp seni düşündüm. Yaşıyorlar, demiştin, zarif zarif.. Çiçeği koparmayıp dalında koklamak gibi senin aşkın da.. Öyle nazik, öyle düşünceli.. 

Artık Kısa Cümleler Kuruyorum

Sizi bilmem ama ben karar verdim Su gibi duru olup hep akmaya Başka sular tanıyıp çoğalmaya Dalgalanmaya, taşmaya..

Mucizeler

Mucizeler istiyorum. Küçük büyük..  Onları görünce mucizeler olduklarını anlayacağım ve anlatacağım ve mucizelere inanacağım ve insanları mucizelere inandıracağım bir ömür.. Güzel, tılsımlı, ışıklı, güneşli, kahkahalı, bol şampanya patlatmalı, bol gezmeli, deneyimlemeli, bol sarılmalı, öpmeli, sevmeli, çok ama çok sevmeli.. Bana bunu verebilir misin? Bana bunu verir misin? D. 25.10.23

Zamana Dair

Bazı mekanların hiç değişmeden kalmasının bende uyandırdığı o köklülük ve dinginlik hissini seviyorum. Bizim algıladığımız boyutlarıyla zaman içerisinde bazı yerler nirengi noktaları gibi. Geliyorsun, buradasın, bir anda geçmiştesin ve belki gelecektesin de.. Dün kuantum ve zamanın doğrusal olmayan boyutu ile ilgili bir şey okudum ve sabah çeşitli düşüncelerle uyandım. Hayatta bir şey alıyorsan, bir şey vermek zorundasın. Ama bir şey veriyorsan da istesen de istemesen de bir şey almak zorundasın. Touka Kouka. Eşit takas prensibi. Fullmetal Alchemist (FMA) animasyonunda bu eşit takas prensibinden çokça bahsediliyor.  Zaman, sen verdikçe daha çok almaya dayalı ve doğrusal değil katmansal bir boyut. Yani geçmiş ve bugün arasındaki katmansal ilişki gelecekle bugün arasında ve hatta geçmişle gelecekle arasında da var. Geçmiş geleceğin aynasıdır diye boşuna denmiyor. Dolayısıyla biz bugün gerçekten de geleceğimizi değiştirmek gücüne sahibiz. Vermek, ne verdiğine göre ne aldığını deği...

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

Stoa Felsefesi

İlan ediyorum: yeni favori felsefem Stoa felsefesi! Kıbrıslı Zenon'un derslerini verdiği Stoa Poikile'yi ve diğer stoaları da geçen hafta yerinde görmüş olmam ayrı bir güzellik oldu. Bu felsefe kesinlikle benim mizacıma çok uygun a dostlar. İlgilenenlere güzel bir kitap önerim var: Güzel Yaşam Klavuzu: Antik Stoacı Sevinç Sanatı .  Ne dersiniz? Belki de neşe dolu, coşkulu bir yaşam kurmak bizim elimizdedir?  Sırada Seneca okumaları var..  Sevgiyle,

Destino

Bazı insanlar bazı insanların kaderidir. Bu kısa filmi ilk izlediğimde aklıma tek bir kişi gelmişti. Ve 13 yıldır da hala o geliyor.. Destino, Disney &. Salvador Dali, 2003

Zaman

Zaman bütün yaraları sarıyor derler. Bütün yaraları sarmıyor belki, bazı şeyler akla geldikçe hala ufak rahatlatıcı küfürler çıkıveriyor ağızdan.. Ama o bazı şeyleri olduğu gibi görmek, aşmak ve kabullenmek için zamanın çok yararı oluyor gerçekten.  Geriye dönüp bakınca "Keşke," yerine daha çok "İyi ki," diyebiliyorsak bu büyük şans. Bir noktada bir şeyleri doğru yapmışız demek ki. Zamanı kayıp olarak değil, kazanç olarak görebilmek büyük şans.  Bizler, yıllar önce yine bu blogda yazmıştım , demir gibiyiz. Zaman, demiri eriten ateş, başımıza gelen olaylar ise incelikle onu şekillendiren çekiçler. Şimdi durduğumuz noktaya bakıp mutlu ve yeterli hissediyorsak, geçmişe bakıp iyi ki dememek için bir neden göremiyorum. Acı, hüzün, yorgunluk ve bazen aptallık derecesine varan körlüklerimiz bile bizi her geçen gün bilgeleştiren şeyler oluyor. Her şeye rağmen, iyi ki sevebilmişim. İyi ki hala sevebiliyorum. İyi ki, asla itiraf etmeyecek olsalar da, bugün kendi seçimleri son...

İzmir Planlama Ajansı 2.0

Hayat çok enteresan. Seçim süreci birçok kişinin birçok planını değiştirdi. Benimki dahil. Mesela İZPA’dan ayrılıp başka bir ofise geçecektim. İzBB Başkan adayı değişince, o ofis kapandı. Ardından İZDOĞA’nın başkanı ve sistemi değişti. İZPA, EGEŞEHİR şirketine geçti. Şimdi baştan yapılanıyor.   Sonuçta evet, yine gittim, a ma İZPA’yı da yanımda götürerek .  Ben gittiğimde İZPA’da kalacak olanlar ise.. geride kaldı. Hayat çok enteresan. İzmir Planlama Ajansı, logosu ve bütün kurumsallığıyla yeni baştan oluşuyor ve içinde önemli bir pozisyon alacağım gibi görünüyor.  O halde, bekle beni İzmir Vizyon 2074 Ofisi!

Bazen Ateş de Pervaneyi Sever

Tam 17 yıl önce yazdığım bir şiirdi "Bazen Ateş de Pervaneyi Sever" . Şimdi okuduğumda tam da böyle bir aşk yaşadığımı fark ediyorum. Ama neyse ki ateş, pervane uçup gittikten sonra, korlarından yeniden doğabiliyormuş. Sonra, bir başka ateşe aşık olabiliyormuş. Beraber yanabiliyormuş.. Bazen Ateş de Pervaneyi Sever Pervane büyük aşkı ateş için ölür derler Işığı sevmesidir tek suçu Kendi kendine verilmiş bir ceza gibi Belki de bir hediye Ama ne hediye... Derler ki bazen ateş de pervaneyi sever İstemez onun incinmesini Çok yaklaşmamasını söyler Ama dinlemez pervane Söz geçiremez kendine Daha yakına, daha yakına gelir Ölümüne Aşkı aşk yapan da bu değil midir Özlemek, kavuşamamak bir türlü İçinde yaşamak bazı şeyleri Gerçeklerden daha güzel kılmak Bu değil midir ateşle pervanenin şarkısı Ve evet... Bazen ateş de pervaneyi sever İstemez onun incinmesini Ama dinlemez pervane Her seferinde daha yakına, daha yakına gelir Ve ateş anlar ki Onu yakmamasının tek çaresi ısısını, ışığını a...

Love Bombing'e Dair..

  Narsist bir kişiye aşık olduğunuzda, yetersiz görülme hissiyle baş edip, karşı tarafı idare edebildiğiniz bir yapı geliştirirsiniz. Bunu da aşkınızın bir bedeli olarak kabul edersiniz. Çünkü o love bombing aşamasında sizin için (sözde) neler neler yapmıştır, ben de onun için bunu görmezden gelebilirim dersiniz. Ancak bir süre sonra, hiç de sizi temsil etmeyen o yetersizlik yüklemelerini duygusal olarak içselleştirmeye başlarsınız. Ve bu sizde büyük bir nevroz ve öfke uyandırır. Ve aşkınız biter.. Aşkınızın bitmekte olduğunu anlayan narsist, yer yer sıcak-soğuk davranarak, silent treatment uygulayarak,  emotional rollercoaster oyununa devam etse de, maskesinin düşmekte olduğunun farkındadır. Bu onu daha da öfkelendirir. Hırçınlaşması ve şiddetin dozunu arttırması kaçınılmazdır. Ancak O'nun maskesini  henüz görmeyen bir başka kurban bulana dek, bu oyununu sürdürür. Çünkü sizin varlığınıza bağımlıdır. Her zaman kendini tanımlayacağı, onaylayacağı, üstün göreceği bir baş...

Göktaşı

Çok değerli bir arkadaşım aradı beni bugün ve cümlesine şöyle başladı "Sadece sesini duyayım ve günüm daha güzel geçsin istedim," Baya konuştuk. İşten, güçten, gelecek seçimlerden, olan şeylerden, olmamış şeylerden, olmamış şeylerin hayrından, akademiden, belediyeden.. Durdu ve sana bir şey söyleyeceğim ama iltifat olarak alma, gerçekten buna inanıyorum, dedi. Sen nadir, nadide bir pırlantasın dedi.. Senin annen bir pırlanta doğurmuş, dedi. Anne olduktan sonra daha iyi anladım bazı şeyleri, anne olmak beni daha iyi bir insan yaptı, dedi. Sen bir pırlantasın. Ama sıradan bir pırlanta değil; bir elmas, bir safir değil, başka dünyadan bir göktaşı .. Bir göktaşısın sen dedi.. O kadar mutlu oldum ki.. Bir göktaşı. Yıldız tozu.  Evet, hepimiz birer yıldız tozuyuz aslında. Bazılarımız bunun daha çok farkında. Böyle olmaya çalışmadan sadece olmak . Biraz dışarlıklı hissetmek ama yine de uyum sağlamak.  Dün ufak sinir krizleri geçirdim, bugünse daha umutlu hissediyorum.  Yerel se...

İlişkinin 7 Günahı

Psikiyatr Dr. Gülcan Özer, ilişkilere zarar veren 7 günahı anlatıyor. Evliliğin bir akıl oyunu değil, istek oyunu olduğunu söyleyen Gülcan Hanım, ilişkilerde iletişimin, cinselliğin ve iç görünün önemini hatırlatırken kendimizi bilmeden yola devam etme şansımızın olmadığını vurguluyor: TEDx Konuşması İlişkinin 7 Günahı: Birlikte olduğumuz kişiyi değiştirmeye çalışmak. Değiştireceğimiz kişiyle evlenmemeliyiz. Çünkü değiştiremeyiz . Aile dinamiklerini göz ardı etmek. Biriyle evlenmek aynı zamanda onun aile dinamiğiyle de evlenmek demek.  Cinselliği geri plana atmak. Bir ilişkinin belki de en önemli unsuru cinsel isteğin sürekliliğidir.  Evliliği ebeveynliğe satmak. Eş ve anne/baba olmak birbirinden ayrı hallerdir. Biri için öteki feda edilemez. Kendini tanımamak. İç görü çok önemlidir. Kişi kendini bilir ve doğru ifade ederse, karşısındakinden ne beklediğini, neye ihtiyacı olduğunu ve karşısındakine ne verebileceğini de bilir.  İletişimsizlik. Uzlaşmama ihtimalini de kabul...

Neden O'nu Seçtim?

Evlenmek için doğru insanı nasıl seçeceğiz? Karşımızdaki adam/kadın kavun değil ki koklayalım! Ancak Psikiyatr Dr. Gülcan Özer karşımızdaki insanın kokusunu alabileceğimizi, hatta almamız gerektiğini söylüyor. Karşımızdaki kişi ile onun kokusunu alabilecek, onu gerçekten tanıyabilecek kadar hikaye biriktirmiş olmamız lazım.  Çünkü yaşayacağımız şeyler, zaten yaşamakta olduğumuz şeylere çok benzeyecek.  Bunu öngörebilmemiz lazım. Aşık olduğunuz biriyle evlenin, ancak aşıkken evlenmeyin. Çünkü aşk gözümüzü kör eder. Tehlike işaretlerini görmez ya da umursamaz oluruz. Partnerimizin bilinmez yönleri başta ilişkiye heyecan ve lezzet katsa da, uzun vadede onu tanımaya ihtiyaç duyarız. Bu ihtiyaç duyduğumuz yakınlık, içtenlik, muhabbet -duygusal ve bedensel muhabbet-, kişilerin birbirini istemesi ve istemeye devam etmesi, cinsellik.. İlişkinin uzun soluklu olup olmayacağının izlerini baştan verir. Evliliğin başarılı olup olmayacağının en belirgin izi, duygusal ve bedensel muhabbetin ...

Bir hiç olmamaya dair.

Kibir, özgüveni değil, özgüven yokluğunu işaret eder. Dolayısıyla kibirli olmayın ve kibirli olmakla övünmeyin. En önemlisi, kibirli olmakla övünen insanlardan uzak durun. Başkalarından el alan, güç devşiren, üstüne bu emanet güçle başkalarını ezen insanlar, sırtlarındaki o el çekilince bir "hiç" olduklarını hatırlayıp depresyona sürüklenirler. Kibir sıklıkla bu sert düşüşün gelişini görmeyi engeller. Dolayısıyla, güç devşireceğinize, bir hiç olmamaya özen gösterin. Gözle görünür ve kalıcı değişimler geçirmemiş, sözleri ve eylemleri tutarsız, sizde tam olarak güven hissi uyandırmayan insanlara - sevgililere, arkadaşlara "ikinci şans" vermeyin. Zamanınız değerli ve kimseye ikinci şans borcunuz yok.  Bir insan en yakınındaki beş kişinin ortalamasıdır. Dolayısıyla, o beş kişiyi çok iyi seçmelisiniz. Özgüven sorunu ya da narsistik yaralanması olan adamlar, hayatlarındaki kadının kendinden daha başarılı, daha güzel, daha eğitimli, daha zeki olmasını, daha çok para kazanm...

Bağlanma

Araştırmalar ikili ilişkilerde yaygın olarak üç tip bağlanma stilinin olduğunu gösteriyor: güvenli , kaygılı , kaçıngan . Nadir olarak hem kaygılı hem kaçıngan olan dördüncü bir stil de bulunuyor, buna da karmaşık  diyorlar (Evren kendilerine kolaylık versin:)) Araştırmacılar, bu bağlanma stillerinin biz bebekken-çocukken, anne-babamızla bağlanma stillerimiz ile birebir örtüştüğünü keşfediyorlar. Ancak bipolar, narsist  ya da borderline gibi kişilik bozukluklarına sahip ebeveynlerimiz varsa, güvenlik ve sevgi ihtiyacımız yeterince karşılanmıyorsa, onlar kaynaklı bağlantının koparıldığı sayısız durum yaşıyorsak, durumumuz biraz karmaşıklaşıyor. Konu ilginizi çektiyse, güzel bir kitap önerim var:  Bağlanma: Aşkı Bulmanın ve Korumanın Bilimsel Yolları . Bu kitap bu tüm bağlanma stillerini örneklerle açıklarken siz ve partneriniz için de birer test uygulaması veriyor. Ben test sonucunda çoğunlukla güvenli ve bir miktar kaygılı çıktım. Teşhis almaktan korktuğu ve ila...

No Volvere

Unutan iyileşir. - Nietzsche Yaşamak için unutmak lazımdır. - Paul Valery

İşe Yarar Bir Şey

Biraz önce EkoIQ dergisinden bir yazı teklifi aldım. Bu tür teklifler beni çok mutlu ediyor. Mesleki tatminimi dışarıdan gelen geri bildirimlerle ölçebiliyorum. Böyle zamanlarda işe yarar hissediyorum. Öğrencilerim  öğrendiğinde , bir yazım yayınlandığında, bir atıf aldığımda, bir panelde bana soru sorulduğunda, bir sunumum alkışlandığında.. Gerçekten mutlu oluyorum, oluyordum. Sabun köpüğü gibi kısa sürede uçuyor bu mutluluk ama. Daha kalıcı ve işe yarar bir şey(ler) yapmak istiyorum. Üniversiteden istifa edip belediyede işe başlayalı 1 yıl olacak yakında. Resmen 1 yıllık uzun bir tatilde gibiyim. Evet, bir şeyler yapıyorum. Ama yeterli değil. Ve işin kötüsü, bu bana bağlı da değil. Sonuna getirdiğimiz projeler bir noktada tıkanıyor. Bana bir yetki ya da ekip verilmiyor. Fikirlerim sorulmuyor, önemsenmiyor. Bulunduğum yer, dışarıdan çok güzel ama içi boş bir hediye paketi gibi. Bilinçli olarak beni değersizleştirmek istiyorlar. Beni ve benim gibi birçok kişiyi. Bu aslında onların ...