Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Hamlet

İnanıyorum söylediğini candan söylediğine, ama bugünkü karar yarın bozulur çok kez.  Hafızanın kulu olmaz kararımız, çabuk doğduğu için büyümeden ölür, nasıl ki ham meyve dalında durur da, oldu mu kendiliğinden düşüverir yere.  Kendi kendimize verdiğimiz sözü tutmak, en çabuk unuttuğumuz şeydir ne yapsak. Tutku bitti mi, istem de biter gider, ateşli sevinçler de kederler de yeminleri yakarlar kendileriyle birlikte. Sevincin en coştuğu yerde dert en çok yerinir, bir dokunmada dert sevince döner, sevinç dertlenir.  Madem bu dünya bile yok olacak bir gün sevginin bitmesine insan neden üzülsün? Sevgi mi kaderi kovalar, kader mi sevgiyi? Daha kimseler çözmedi bu bilmeceyi.  Düşen büyük adamı en sevdiği unutur, yükselen züğürde düşmanları dost olur. Sevgi talihin peşindedir diyecek insan bunca dost görünce büyüklere kul kurban!  Başı darda olan dayanak aramayagörsün, sözde dost düşman kesilir bütün. Ama ilk düşünceme döneyim yine isteklerimiz öyle çatışır ki kaderimizle bütün kurduklarımız y

Etme!

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme. Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme. Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı? Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme. Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru. Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme. Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için... Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme. Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi, Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme. Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan. Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme. Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan. Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme. Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer; Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme. Ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi, Bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme. Şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize, O zehiri o şekerle sen bir ediyorsun, etme. Bizi sevindiriyorsun, huzurumuz kaçar öyle. Huzurumu bozuyorsun, sen mahvediyorsun, etme.

Mavi Kuş

Mavi kuş, her daim sarhoş.  Biraz da bize kızmış. Onun için hiç yüz vermiyor.  Oysa güzel şarkıları vardı, yıldızlara denizlere.   Ama söylemiyor ki bizlere.  Susuyor.   Suç işlemiş eller gibi.  Perondaki boş trenler gibi.  Ucu görülmeyen tüneller gibi.   Gel hiç üzülme, s alına salına uç.   Ben gelemem ama sen git biraz dolaş.   Saksağanın şakası sandılar.  Muhabbet kuşları ve papağanlar.  Belki de arkadaşındırlar?  Kargalar gibi karaladılar.  Kırlangıçlar ve serçeler,  b ize biraz yalan söylediler.   Çok saftık.   Zararsız küçük yalanlar gibi.  Yağmurdan kaçanlar gibi.  Bütün vapurları kaçıranlar gibi.   Gel hiç üzülme, s alına salına uç.   Ben gelemem ama sen git biraz dolaş.   Mavi kuş, sanki bir düş.   Kaşla göz arasında.  Geceyle gündüz ortasında.  Sokaklar bile sokaklara kesişir.   Gölgeler ki güneşe bağlı.   Biz ikimiz de öyleyiz.   Ama bilmeliyiz...   Ağıramamış aydınlıklar gibi.  Kireç tutmuş çaydanlıklar gibi.   Hiç sevişmemiş insancıklar gibi.   Gel hiç üzülme,  s alın

Gitme, dur.

Çocukken yarı belime kadar pencereden aşağı sarkar, atlarsam neler olabileceğini düşünürdüm. Ölümden çok duyabileceğim acıdan korkardım sanki. Her geri çekildiğimde inanılmaz mutlu olurdum hala yaşadığım için. Bir süre yapmaya devam ettim bu ritüeli. Ve sonra çocuk aklımla, ezilmiş, dövülmüş metaller gibi kusurlu muhteşemliğimizi, yaşamaya karar verdim. Büyümeye ve yaş almaya...