Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Temmuz, 2012 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Evlilik Müessesesi

Eskiden SÖZ şeref demekti. Günümüzde YAZILMAYAN söz hiçbir şey. Yalnız kağıt üzerindeki şeyler değerli; imza, para, tapu ve diğerleri..  Eskiden iki insanın sevgi yemini onların doğa karşısında eş olması için yeterliydi. Şimdi toplumun, ailenin, şahitlerin rızası gerekli.  Sözlerin değersizleşip tutulmadığı bu zamanda kimse kimseye güvenmezken olması gereken bu belki? Toplumun gereği, miras netliği için a dı üstünde; EVLİLİK MÜESSESESİ. Bir çeşit iş anlaşması, aile şirketi. Yanlış anlaşılmasın, aileye sonsuz saygım var. Ancak toplumun bekar çiftlere sorgular bakışlarının aynı yaştaki evli çiftlere dönünce "Çocuk ne zaman?" şefkatli bakışlarına dönüşmesi bir çeşit ikiyüzlülük bana göre.  Gerçekten bir kağıt parçası ve üzerindeki imza, AŞK'ı hayasızlıktan kutsallığa yükseltme gücüne sahip mi? Yoksa kutsal olan aşk değil, evlilik müessesesi mi?

Uyuyan Güzel

Uyan güzelim, uyan Nasıl kıymam senin uykuna Onlar bize kıyarlar Bütün bu yarım akıllı hıyarlar Uyan güzelim, uyan Aziz ağabey doğru mu demiş Bu kadar mı aptalsın sen Uyan Seni satan, seni alan, işi bilendir Timsah gözyaşlı, diş bileyendir İyidir, güzeldir, kardeşindir Yalan Bağlamışlar başını, gözünü Kör olmuş, sağır olmuşsun sen Arayınca bulursun bahaneler Ama yine de gerçek burada Başın kumda gömülü Olmadık yerlerin ortada Ne çok savunmasız Aptala yatan, masum ve mahmur Nasıl kıymam senin uykuna Uyan! Dalya 30/07/2012

lady in red

Sinnerman

Oh Sinnerman, where you gonna run to?  Sinnerman, where you gonna run to?  Where you gonna run to?  All along dem day.  Well I run to the rock, please hide me!  I run to the rock, please hide me!  I run to the rock, please hide me, Lord!  All along dem day.  But the rock cried out, I can't hide you.  The rock cried out, I can't hide you.  The rock cried out, I ain't gonna hide you guy.  All along dem day.  I said, Rock, what's a matter with you rock?  Don't you see I need you, rock?  Lord, Lord, Lord..  All along dem day.  So I run to the river, it was bleedin'.  I run to the sea, it was bleedin'.  I run to the sea, it was bleedin'.  All along dem day.  So I run to the river, it was boilin'.  I run to the sea, it was boilin'.  I run to the sea, it was boilin'.  Along dem day.  So I run to the Lord, please hide me Lord!  Don't you see me prayin'?  Don't you see me down here prayin'?  But the Lord said, go to the devil.  Th

Babalar ve Kızları

Babaları tarafından sevilen kız çocuklarına hep tebessümle bakmış ve ne kadar şanslı olduklarını düşünmüşümdür. Herhangi bir psikolojik sorunları olmadığı sürece anneler içgüdüsel olarak yavrularını sever ve korurlar. Ancak babalar için durum biraz farklıdır. Kültür, eğitim seviyesi, inanç ve en önemlisi aile terbiyesi, bu sevginin varlığı ve dışavurumu için önemlidir. Bir adamın gerçekte "ne" olduğu, baba olduğu zaman aldığı/almadığı sorumluluk ve gösterdiği/göstermediği sevgi ile anlaşılabilir. Bazıları uyurken okşar mis kokulu çocuk saçlarını. Bazı anneler, babalarıyla korkutur çocuklarını. Babanın çoğu zaman sevilmediği, sayıldığı ailelerdir bunlar. Ve kız çocukları.. Babalar ve kızları için durum biraz daha karmaşıktır. Bir babanın kızına karşı takındığı tavır, onun kadınlara, eşine duyduğu saygı ve verdiği değerle doğru orantılıdır. Kadının ikinci, üçüncü, beşinci sınıf sayıldığı bazı ülkelerde kız çocukları değil baba şefkatini tatmak, doğduktan sonra yaşamaya bil

Anlık Zamansızlık Hissi

Düşünüyorum bir süredir. Geçmiş, şimdi ve gelecek.. Bütün bu zaman kavramları birer yanılsama. Sadece yaşanan, yaşanmakta olan ve yaşanacak anlar var ve o anlar sonsuzluğa mühürleniyor. Üzeri küllense de, unutulur gibi olsa da aslında hep orada havada asılı duruyor. O anlar sürekli tekrar yaşanıyor. Tekrar ve tekrar ve tekrar.. Yaklaşık 8-9 yaşlarındayken ufak bir aydınlanma yaşamıştım, hatırlıyorum. Marmaris'e gitmiştik annem ve anneannemle. Onlar bir kafede koyu bir sohbete dalmışken, gün batımını izlemek için sahile yürümüş, kumlara oturmuştum. Hafif bir esinti vardı. O manzara tablo gibi aklımda. Güneşin kavuşması, uçan martılar, rüzgar, hafif nemli kumlar, giderek boğuklaşan, yok olan sesler, azalan ışık, hatta uzaktan hissedilen denizin tuzlu tadı. Bütün duyularım birden iki katı güçlenmiş, algılarım açılmıştı. Ani bir huzur, bütünlük hissi ve sıcaklık kaplamıştı içimi. Çok önemli bir şey yaşadığımı, adını koyamadığım bir şeyi fark ettiğimi düşünmüştüm. Ne olduğunu bi

Kuş ve Balık

"Bir kuş ve balık birbirine aşık olabilir. Ama yuvaları neresi olacak?" Damdaki Kemancı Resim: Ayşegül Yeşilnil

Merhaba Izmir!

Güzel İzmir'imin güzel Kordon'unda nefis bir günden kareler.. Ramazan'ın birinci günü olmasına rağmen, kafeler gençlerde dolup taşmakta.. çimlerde sevgililer.. İzmir'in bu sorun etmez, özgür ruhunu seviyorum. Küçüklükten beri içinde yoğrulduğum ruhu. Evet ben İzmir'liyim. Ve dünyanın en harikulade şehirlerine gidip yaşasam bile, bu şehri özleyeceğimi biliyorum. Aklı olan buradan çıkmaz! ;) Şehri daha güzel kılan içindeki insanlar. Çocukluğunuzun, gençliğinizin birlikte geçtiği, birlikte ve ayrı ayrı yollar yürüyüp, birlikte büyüdüğünüz dostlar, arkadaşlar ve aileniz. Anne evi başka. Son yıllarda bağımsız olmaya meyletmiş özgür ruhunuz arada sıkılsa da, aile yanında olmanın güzelliği, rahatlığı bambaşka. Özünüze bir dönüş yaşıyor, özünüzden ne kadar başkalaşmış olduğunuzu fark ediyorsunuz. CV'mi yenilemek için vesikalık fotoğraf çektirdim geçen gün. Bu evden çıkmadan önce çekilen fotoğraftaki kızla karşılaştırdım. 3 yılda insan nasıl da değişiyor! Bi

Gündüz Rüyası

Ne lüzum var aşkı tarife?

Bir Gün

Bir parkta oturmuşum Beyazıt'ın kulesini seyrederken Sımsıcak bir güneş parlıyor Sanat limanına dev bir gemi yanaşmış İçinde yüzlerce insan Ve çocuk çığlıkları Sonra amaçsızca yürürken Galata'da Okulu kırmanın dayanılmaz hafifliği omuzlarımda Yanıbaşımda şehir amansızca akıp gidiyor Yalnız değilim hem Tanıdık tanımadık kalabalıklar etrafımda Gülümsüyorum Sonra düşünüyorum her cümle arasında Paylaşılamayan her dakika için Üzülüyorum Merak etmemek elde mi Keşiflerimde yoldaşım Sorularıma cevabım Kahkahalarıma yankım Yanıbaşım Ne zaman sen olacaksın? Dalya  12/11/2010

Aşık Şehir

Asmalı Mescit'in ortasında öpüşen bir çift Ve geçen bir kadının sesi "İşte aşk"... diyor arkadaşına Ansızın aklına geliveren Bağlanmayacaksın *  şiiri kulaklarında "Çok sevmezsen çok acımazsın Çok sahiplenmeyince  Çok aitte olmazsın hem İlle de bir şeyleri sahipleneceksen Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin" Bu yüzden gidip Galata kulesine sarılacaksın mesela Her gördüğünde içine mutluluk dolduran siluete Teşekkür edeceksin orada olduğu için Seni sevecek bileceksin Ve hiç terk etmeyecek sen etmedikçe Yanmış saçlarını okşamak isteyeceksin Haydarpaşa'nın Geçecek diye fısıldamak Sevinecek küçük bir çocuk gibi Yaşlı ve yorgun gözlerinde göreceksin Yerdeki arnavut kaldırımları sızlanacaklar belki Bazen tökezlesen de yokuşta Sırtlarında taşıdıkları için seni Onları da seveceksin Dikkatlice bakarsan eğer Bir şiir gibi bu şehir Bir şarkı gibi Sevmeye sevilmeye dünden razı gibi Ve seveceksin Korkmadan sevebilec

KET Girls 2010

Orta bahçe. O günleri ve sizleri özledim.. Not. Düzenleme için Nurgül Yardım'a teşekkürler! :)

if i were a rich man

Big Jump Izmir!

Yaşayan nehirler için h er yıl tüm dünyada yapılan büyük atlama, geçtiğimiz pazar günü,  tüm  dünyada ve Türkiye'de aynı zamanda (Burgazada, Hasankeyf vb.) İzmir'de Gediz Deltası'nda yapıldı. Doğa Derneği'nin organize ettiği atlamaya katılıp, destek olmuş olmaktan dolayı çok mutluyum. Nice farkındalık arttırıcı, güzel etkinliklere..

istanbul benimle

biz "kim" oluyoruz?

Koca mavi gözleri merakla bakıyordu. Üç yaşlarında bir oğlan çocuğuydu. Dolmuşta, babasının kucağında, yanıma oturdu. İnsanoğlunun en saf, en içten ve meraklı hali.. Babası yeni uzamış jölelenmiş   saçlarını    geriye taramıştı, arada okşuyordu. "Babacım, saçlarım nasıl babacım?" "Çok güzel oğlum, çok yakışıklı oldun. Çok kız beğenecek seni ileride. Çok canlar yakacaksın." dedi adam gevrek gevrek. "Yok canıım.." dedi ufaklık gözler kocaman. "Evet, evet.." diye güldü baba, ufaklığın kulağına bir şeyler fısıldadı. Çevrenin duymaması gerekecek kadar sakıncalı ne fısıldamıştı o adam 3 yaşındaki çocuğun kulağına? "Baba! Bak, kuş baba! Ördek!" "Hayır oğlum, martı. Ördek başka türlü oluyor, çok da lezzetli oluyor, önce avlanıyor sonra yeniyor." Çocuk hayretler içerisinde babasına döndü. "Yeniyor mu? Kuşları yiyorlar mı?"  "Bazılarını. Martı yenmez mesela." "Yaa... Peki, saçlarım nası

çuvaldız meselesi

Atalarımız boşuna dememişler "İğneyi başkasına, çuvaldızı kendine batır" diye. İnsanoğlunun büyük zayıflığı "kibir"in sayesinde, en ufak problemde karşı taraf suçlanır, savunmaya çekilinir. En basitinden, biz sakar değilizdir, o bardak kenarda duruyordur, kim koymuştur onu oraya?! Mesela. Bu koşullarda uzlaşmak zor, çok zor. Hatta imkansız. Neyse, geçmiş olsun sana, bana ve tüm insanlığa.

lavanda butik otel, şile