Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ocak, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Taşınmanın Tarif Edilemeyen Hüznü

Hep bir vuslat habercisi gibi coşkuyla eve döneceğimi düşünmüştüm. Buraya geldiğimden beri, 4 yıldır aslında bugünü bekliyordum. Bugün gelsin diye A, B ve C planları geliştirmiştim. İlk iki plan başarısızlığa uğradı ancak sonuncusu beklediğimden de hızlı bir biçimde gerçekleşti. Sanki bunca zaman olmayı bekliyormuş, hep böyle olması gerekiyormuş gibi. Sanki dün ve bugün arasındaki her şey ve herkes geçici rollere sahipmiş ve zamanı doldurmuşlar ve uzun, upuzun bir pause tuşuna basılmış gibi. Elbette hayat durmadı, aksine doludizgin aktı ve çok şey oldu bu 4 yılda. Ama geri dönüp bakınca, yıllar o kadar hızlı geçmiş görünüyor ki... Eve dönüyorum. Fakat bendeki o coşku gitti. Çünkü zaman heyecan dahil her şeyin üstünü örtüyor. Bazı şeylerden vazgeçmeden İzmir'e geri taşınma olanağı doğmadı kısacası. Yapmam dediklerimi yapmadan, kendimi değiştirmeden, yargılarımdan arınmadan (hala deniyorum), bunca yıl emek verdiğim işimden ayrılmadan, rotamı aniden kırmadan, bazı şeyleri yıkmad

Kitaplık

Kadın ilk önce kitaplarını toplamaya başladı. Sanıyordu ki evden almak istediği en değerli şeyler onlardı. Kimseye ödünç bile veremezdi, eli titrerdi. Adam da öyleydi. 9 yılın ardından birbiri içine geçmiş, bulanıklaşmış hatıralar arasından haliyle arada "Bu senin kitabın mıydı, benim mi?" diye soruyordu kadın. Hepsinde "Benim." dedi adam. "Emin misin, ben sana al demiştim bunu sanki?" Emindi. Kadın inatla sormaya devam etti. Hatta kesinlikle adamın olan bir kitabı aşırmak niyetiyle de baya tartıştı. Sonra bıraktı. Kitaplığın yarısında aklı kalacaktı zaten.  Adam o süre boyunca playstation oynadı. Gergindi. Kadın nedenini bilmiyordu. Nedeni kadının varlığı mıydı, yakında bu evden gidecek olması mıydı, başka bir şey miydi? Sormadı. Alttan almaya karar verdi. Adamın hayatını kurtardığı yavru kedi kadının önünde arkasında zıplıyor, ayaklarına sarılıyor, kollarını dişliyordu. Hiç vazgeçmiyordu piç kurusu. Çok tatlı bir şeydi. "Kahve ister misin?"

Aftersun

Ağır temposundan ve yorgunluğumdan 3 seferde tamamlayabildiğim muhteşem bir film izledim: Aftersun . Şimdiden alacağı bütün ödülleri (ki alacak) hak ettiğini söyleyebilirim. Filmin yönetmeni Charlotte Wells kendi hayat hikayesini anlatıyor. 1998 yazında babasıyla Türkiye'de geçirdikleri bir yaz tatilinden kesitler sunarken hem ülkenin eski güzel günlerini izliyoruz, hem de bir aile dramını. Oyuncular Paul Mescal ve Frankie Corio müthiş iş çıkarmış. Film sıcacık, sakin ve samimi. Bir kadın elinden çıkmış olduğu belli. Sanki bir film değil de bir  duygu izliyormuşuz gibi. O duygu ise;  hasret . Söz konusu babaları olduğunda kız çocuklarının belki de asla tam olarak büyüyemediklerini görüyoruz. Belki de filmde bir büyüme, anlamlandırma arayışı, kavuşma ve kopuş izliyoruz.  Filmin ismi çok iyi seçilmiş. Hikaye bir yaz tatilinde geçtiği için hem güneş sonrası rahatlatıcı kremin adını taşıyor, hem de babayı güneş, yani hayat ışığı olarak ele alıyor. Astrolojide de böyle değil midir; bab