Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mart, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Zehir ve Ödül

Geçen Cumartesi akşamı gerçekten kötü bir gıda zehirlenmesi geçirdim. Hem de ıspanak salatasından! Bir süre ıspanakla görüşmesem iyi olacak :) Açıkçası pek yetersiz devlet sağlık sisteminin o halimle bile ayırdında olduğum detaylarına pek girmek istemiyorum. Ama şöyle özetleyebilirim, koluma serum takılana kadar kendimi hiç güvende hissetmedim. Ambulansa kendim binip, kendim indim. Konuşabildiğim kadarıyla inerken "Yardımınıza ihtiyacım var" dediğimde, "Bence kendiniz inebilirsiniz" cevabını aldım! Kendim inip binebiliyorsam ambulansı neden çağırmış olabilirim acaba?? Her neyse, yürürken düşmemem için beni tutmak zorunda kaldılar nihayetinde. Zayıf ve oldukça ölümlü hissettiğim ve kendimi kontrol edemiyor olmaktan -kocama karşı bile- çok utandığım birkaç uzun saatti. İyi günde, kötü günde lafı boşuna değil. Böyle zamanlarda conatus 'unuz yanınızdaki kişiye emanet oluyor. Bu ciddi ciddi "Buraya kadarmış galiba..." diye düşündüğüm ikinci zamandı. Biri

Baba ne işe yarar?

Baba ne işe yarar? Geçen gün yolda bir uçurtma görünce aklıma düştü. Hiç uçurtma uçurmamışım hayatımda. Ehliyetim var ama bana araba kullanmayı kimse öğretmedi. Uzun yıllardır görüşmediğimiz bir akrabamız olmasa hiç Yamanlar'a pikniğe gitmeyecektim.  Bisiklet sürmeyi eniştem (manevi babam) öğretti. Ama onda da pek iyi sayılmam. Yıllar önce düştükten sonra bir daha binmedim. Kelimenin tam anlamıyla, hiç baba parası yemedim.  Çekirdek aile denen şeyi kuzenlerimin ailelerinde gözlemleyip deneyimledim. Birbiriyle sürekli atışan anne-babalar oldukça eğlenceliydi. Hepsi birbirini sever ve sayardı. Sağolsunlar bu geniş aile ben çocukken bana yetim olduğumu hiç hissettirmedi. Yani çoğu zaman. Doğruyu söylemek gerekirse babasını sonradan kaybeden çocukların yoksunluğunu duymadım ama bir şeylerin eksik olduğunu hep hissettim. Bazen arkadaşlarım bana "Hangisi daha kötü?" diye sorarlar. Bilemem ki. Ben daha 8 aylık, kendisi de 35 yaşındayken, yani benim bugün olduğum yaştayken, baba

Conatus

Conatus... Var-kalma çabası. Spinoza'ya göre canlı ve cansız tüm varlıkların öz' ü, ortaklığı ve gücü. İnsan modusu (sonlu tür) olarak evrende kapladığımız yeri anlamak ve her şeye rağmen yaşama sevincimizi arttırmak için conatus 'umuzu bilmemiz ve iyi anlamamız gerekiyor.  Çetin Balanuye "Spinoza'nın Sevinci Nereden Geliyor? Reddedilemeyecek Bir Felsefi Teklif" kitabında radikal aydınlanmacı filozof Baruch Spinoza 'nın felsefesini ve başyapıtı  Etika 'yı güncel bir dille ele alarak tartışıyor. Böylelikle, çocukluğumdan bu yana bir şekilde  sezdiğim hayat felsefemi de gerekçelendirerek anlatmış oluyor. Sevincime sevinç katıyor da diyebiliriz. Balanuye, yaşamayı kederli bir hale dönüştüren üç temel varsayımı özetliyor ve sırasıyla çürütüyor: Aşkıncılık varsayımı İnsan-merkezci özgür iradecilik varsayımı Erekselcilik varsayımı Sonra  güç  kavramı üzerinde duruyor ve  conatus 'umuz ile nasıl etkin bir güce dönüşebileceğimizi ve  kolektif sevinci

NFR!

Goddamn, man-child You fucked me so good that I almost said, "I love you" You're fun and you're wild But you don't know the half of the shit that you put me through Your poetry's bad and you blame the news But I can't change that and I can't change your mood Ah-ah, oh 'Cause you're just a man It's just what you do Your head in your hands As you color me blue Yeah, you're just a man All through and through Your head in your hands As you color me blue Blue, blue, blue...