Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eylül, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Mirrors

  Yesterday is history Tomorrow's a mystery I can see you're lookin' back at me Keep your eyes on me Baby, keep your eyes on me...

Sahaf

Gerçekten bazı an'ların kendine özgü bir büyüsü var yaşamda. O bazı an'ların tekrarı yok. Yaşarken düşünemiyoruz bunu. Sanki defalarca yeniden yaşama fırsatımız olacakmış gibi geliyor. Dün hafızamın çekmecelerine kaldırdığım bir anı geldi gözümün önüne. Uyumadan önce, durup dururken. Sene sanırım 2010. İstanbul'da kış. Çok sevdiğim bir arkadaşım var yanımda. Her şeyden konuşabiliyoruz hayata dair. Doğrusu çok hayranım ona. Beyoğlu da eski Beyoğlu hani. Araplar basmamış henüz. Balık pazarının olduğu bir pasajın önünden geçiyoruz. Beni çok değer verdiği sahaf ağabeyiyle tanıştırmak istiyor. Narteks isimli küçük bir dükkan, tavana kadar dizili eski kitap kokusu, şehla gözlü beyaz saçlı sahaf Sıtkı ağabey, kapı önündeki küçük ahşap masa ve tabureler. Neler konuşmuştuk o gün. Detayları hatırlamakta pek iyi değilim. O mesela kırmızı bir berem olduğunu hatırlıyor. Ama o günün ne hissettirdiğini çok iyi hatırlıyorum. Sevgi, iyilik, güzellik. Bir şeyleri değiştirebilecek hayal gücü,

Mutluluğun Resmi

Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? İşin kolayına kaçmadan ama Gül yanaklı bebesini emziren melek yüzlü anneciğin resmini değil Ne de ak örtüde elmaların Ne de akvaryumda su kabarcıklarının arasında dolanan kırmızı balığınkini Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin? - Nazım Hikmet (Saman Sarısı) Mutluluğun Resmi Kokusu buram buram tüten Limanda simit satan çocuklar Martıların telaşı bambaşka İşçiler gözler yolunu. İnebilseydin o vapurdan Ayağında Varna’nın tozu Yüreğinde ince bir sızı. Mavi gözlerinde yanıp tutuşan Hasretle kucaklayabilseydim Seninle, bir daha. Davullar çalsa, zurnalar söyleseydi Bağrımıza bassaydık seni Nazım, Yapardım mutluluğun resmini Başında delikanlı şapkan, Kolların sıvalı, kavgaya hazır Bahriyeli adımlarla düşüp yola Gidebilseydik Meserret Kahvesine, İlk karşılaştığımız yere Ve bir acı kahvemi içseydin. Anlatsaydık O günlerden, geçmişten, gelecekten, Ne günler biterdi, Ne geceler… Dinerdi tüm acılar seninle Bir düş olurdu ayrılığımız, anılarda

Başka Türlü Bir Şey

Özgür olmak için hazzı odağa alan, beklentileri sıfırlayan, bir nevi kırılmamızı önleyen yüzeysel ilişkilerde gezinerek, hayatta ne kadar derinleşebileceğimizi anlamıyorum. Derinleşmeden nasıl ilişkilenebileceğimizi anlamıyorum. Derinleşmeden ne kadar özgürleşebileceğimizi anlamıyorum. Sadece kariyer, bireysellik ve planlı haz odaklı yaşayan, mantığı ön plana alan, robotlaşan insanları anlamıyorum. Anlamıyorum işte. Bu olduğum kişiyi, olduğum şeyi değiştirmeye daha önce de çalıştım. O "persona" üzerimde eğreti duran yünlü bir kazak gibi. Kaşındırıyor. Sanırım istediğim şey sadece maddesel değil, spiritüel bir şey. Yüzeysel olamıyorum. Yüzeysel olmak istemiyorum. Bu maddeyi, teni, şehveti küçümsediğim, aşkı yücelttiğim anlamına gelmiyor, hayır. Sadece hedonist bir yaşam, benim için yeterli değil . Şu dünya üzerinde her şey olur, her şey insan için. Büyük konuşan kınadığını yapmadan ölmez. Katı olan kırılır, esnek olan hayatta kalır. Ama mesele büyük konuşmak ya da esnek olmak

Dargın Değilim

  Üzgünüm gidenler için Üzgünüm bitenler için Sadece çok üzgünüm Dargın değilim...

Aydınlanma

Aydınlanma diye bir şey var.  Enligtenment . Bazen gözümüzün önünden bir perde kalkar. Öyle çat diye. Önem verdiğimiz şeyler ve görmezden geldiğimiz şeyler yer değiştirir. Tersyüz oluruz. İnsan hayatta ne istediğini öyle birden bilemiyor bazen. Ama ne istemediğini deneyimleyerek öğrenebiliyor. Ardından gerçekte ne istediğini sezmeye başlıyor. Hayalimdeki balayı dendiğinde mesela... inanılmaz lüks bir otelin hediye edilmiş balayı süitinde, en kaliteli şarabı akşama kadar tek başıma içip yalnız kalmak mı; yoksa deniz kıyısında bir kamping alanında, sevgilim yanı başımda kahkahalar atmak mı derseniz... tercihimi hiç düşünmeden ikinciden yana kullanmak isterim. Bazen kendimizle ilgili gerçeklik algımızda bir kırılma yaşanıyor. Öyle çat diye. Dünyaya baktığımız gözlükler, dünya algımızı etkiliyor. Travmalarımız dünya algımızı etkiliyor. Belki varlığının farkında bile olmadığımız travmalarımız... Ben mesela, kendimden yaşça fazla büyük bir adamla evlenmediğim için babasızlık travmam ilişki h

Bilge Kadın Rahim Kampı

Geçtiğimiz hafta sonu Şile'de benim için çok güzel açılımlar sağlayan bir kampa katıldım: Sevgili Saba Deniz Uzun 'un ilkini düzenlediği "Bilge Kadın Rahim Kampı". Çok ihtiyacım olan bir dönemde karşıma çıkan bu kampta, bir derdini, travmasını çözmek isteyen ya da yalnızca bilgilenmek isteyen 40'tan fazla kadın, Saba Deniz hoca ve ekibiyle 3 gün boyunca aile dizimi, sanat terapisi ve rahim bilgeliği konularında dersler, eğitimler aldık. Yer yer ağladık, yer yer dans edip kahkahalar attık. Gerçek bir coven olduk deyimi yerindeyse. Şimdi biraz orada aldığım notlarımı paylaşacağım. Ekip Saba Deniz Uzun ile Öncelikle 1. gün havaalanına gitmeden önce, sabaha karşı gördüğüm bir rüyayı paylaşmak istiyorum. Benim olduğunu bildiğim ama tanıdık olmayan bir apartmanın asansöründe ışıkları çalışmadığı için kaçıncı katta olduğunu bilmediğim bir düğmeye basıyorum. Asansörde başkaları da var. Biri uzaktan bir tanıdık ve bana beni yargılar gibi bakıyor. Nedense suçluluk duyuyoru

Bekle dedi

geleceğim, bekle dedi, gitti ben beklemedim, o da gelmedi ölüm gibi birşey oldu. ama kimse ölmedi - Özdemir Asaf