Ana içeriğe atla

Kayıtlar

2010 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

elma şekeri

yolda bir ayakkabı teki başıboş bir şemsiye yoldan kaldırıma taşıdığın bir yavru kedi akıl oyunların bitmemiş cümlelerin bitmeyecek karmaşan mesafelerin aşina bir bilinmezlikle kurup yıktığın çizip yırttığın bütün hayallerin belki şu köşe başında bir rüya başlar belki de biter ansızın bilemezsin dişi kuş sanınca kendini bazen erkek kuşlar bırakırlar şarkı söylemeyi ölüm gibi bir sessizlik kaplar her yeri işte o zaman tek duyduğun silah sesleri ne çıkardı sanki yeniden koca bir elma olsa tüm dünyan kocaman ısırsan kıpkırmızı bir elma şekeri Dalya 29/12/2010

Hoş Geldin Kış!

Hoş geldin! Hoş geldin kış! Dağıt bizi serseri rüzgarında Üfle uğultulu ayazını Uyandır uykumuzdan Hoş geldin kış! Dondur parmak uçlarımızı Kalp atışlarımız yavaşlasın Yavaş akıt zamanı Bir rüyada gibi dolaşalım Hoş geldin kış! Giydir kalın paltolarımızı Her adımda üzerimizde bir ağırlık Örtsün çıplak tenimizi Görünmesin zayıflığımız Hoş geldin kış! Kar taneleri doldur ciğerlerimize Kalbimize akıt onları Sonunda bir şey hissetmeyene kadar Yak canımızı Hoş geldin kış! Hadi serp kardelen tohumları Hayatta tut güçlü olanları Yalnızlığın ve gücün mevsimisin sen Yağmursun, karsın, fırtınasın Şeffafsın, tertemizsin, bembeyazsın Hoş geldin! Dalya 05/12/2010 Fotoğraf: Leyla Diana Gücük

wild is the wind / nina simone

love me love me say you do let me fly away with you for my love is like the wind and... wild is the wind give me more than one caress satisfy this hungriness let the wind blow through your heart for... wild is the wind you touch me i hear the sound of mandolins you kiss me with your kiss my life begins you're spring to me all things to me don't you know you're life itself like a leaf clings to a tree oh my darling cling to me for we're the creatures of the wind and... wild is the wind

body worlds

Sonunda dördüncü denememde gidebildim bu sergiye! 3 seferdir farklı sebeplerden dolayı ertelemem gereken ziyaret nihayetinde bugün gerçekleşti! :) Nasıl mıydı? Önceleri çekinmiştim açıkçası kaldırabilir miyim diye. Kadavra sergisi, sonuçta.. Belki gerçekten kaldıramayanlar oluyordur ama bugün benim için oldukça olağandı. Onların her biri benim için heykeldi. Aynı zamanda ben dendi. İnsanın kendi vücudunu tanıması için olağanüstü bir fırsat, geniş kapsamlı bir biyoloji dersi, estetik bir sunuş, bilime bir katkı. Kısacası böyle bir sergiyi gezme fırsatı bulduğum için mutluyum. 17 Aralık 2010’a kadar İstanbul Modern’in yanında Antrepo 3’te devam edecek. İstanbul’da iseniz, henüz görmediyseniz, ve aşırı hassas bir bünyeye sahip değilseniz gitmenizi tavsiye ederim (Gerçi bir oraya bir buraya koşturan çocuklar bile gezebiliyorsa ürkmeden, siz haydi haydi gezersiniz diye eklemeden edemeyeceğim). Aynı zamanda 5 ülkede birden sergileniyor olmasından dolayı ne yazık ki internette g

bir kırık şemsiye hikayesi

Bu sabah yağmur vardı İstanbul'da.. Hatta öğlen, hatta öğleden sonra, hatta şimdi.. Böyle havalarda hiç kalkası gelmez insanın. O tonlarca ağırlıktaki yorganı hemen atamaz üstünden. Ama atması gerekir eninde sonunda ve yağmurlu, nispeten soğuk, nasıl geçeceğini kestiremeyeceği bir güne merhaba der. Dolaptan kıyafet seçerken, okulu ekse ne kaybedeceğini düşünür, 29 ekim dolayısıyla öğleden sonra ders olmama ihtimalini de hesaplayarak kendini caydırmaya çalışır ama nafile. O kadar isteksizce ve yavaş hazırlanır ki, kahvaltı sofrasına oturduğunda evden çıkma saatini geçtiğini fark eder ve.. Evet, soğukmuş.. Ama yağmur sen de bi usturuplu yağsana!.. Ne işim var benim şimdi zaten sınıfın yarısı gelmeyecek.. Öğleden sonra ders olmazsa, "bir umut" hava da güzelleşirse biraz dolaşırım belki?.. ve benzeri sonu gelmez soruları ve fikirleri beyan eden iç ses eşliğinde koşar adım tren istasyonunun yolunu tutar. Bazen insanın gün leri vardır, bazen yoktur. Hayır, galiba bugün benim

Ambalajcı

Ufak bir farkımız var arkadaşım Sen ambalajcısın; bense hediyeci Anlıyorum güzellik seni etkileyen Güzeli sevmek de kolay hem, ne güzel Gözlerimin rengi mesela Bakışlarımdaki anlamdan önemlidir senin için Dudaklarım da sözcüklerimden Ama ufak bir farkımız var arkadaşım Bunu bilmen gerekir Darılmak, gücenmek yok Allah için hoşsun Ama ne diyebilirim ki biraz da boşsun Sofranın süsü olmasa da olur Yemeğinin tadı tuzu yoksa Anlıyor musun? Boya kutusuna batıp çıkan Kuklalardan olamadım ben Uysalca başımı eğemedim Soytarıların sözlerine gülüp Alkış da tutamadım Bilirsin sevilmez pek böyleleri Ray Ban gözlüklerin ve son model arabanla Özel okullara giderken Yanında şişme kadın dolaştırmak istiyorsan Yanlış yerdesin Bence bunu sen de biliyorsun Çünkü ufak bir farkımız var arkadaşım Sen ambalajcısın; bense hediyeci Dalya 21/09/2010

asla “asla” demeyeceksin

büyük konuşmayacaksın sonra hepsini yaşayınca bak kötü oluyor işte mesela “asla” demeyeceksin bir cümleye başlarken “istemem” demeyeceksin isteyebilirsin sonra boşa konuşmayacaksın hele ki laftan anlamayana anlatmaya uğraşmayacaksın üzülürsün bak en kötüsü anlaşılmamak herkesi öyle kendin gibi zannetmeyeceksin belki onun gördüğü gök başka mavi belki bildikleri çok başka şeyler kafandan senaryolar yazıp iki kişilik aşk taşımayacaksın içinde başkası için atmayacak kalbin kendin için sadece seviyorsan da karşılıksız seveceksin sevmek öyle birşey çünkü ne kadar çok beklenti o kadar çok düş kırıklığı kırdırtmayacaksın düşlerini başka kimse senin yerine kuramaz o düşleri asmayacaksın yüzünü umutsuzluğa kapılmayacaksın hayat hızla akıp giderken kıyıdan köşeden izlemeyeceksin utangaç, çekingen çocuklar gibi tam ortasına atlayacaksın dediği gibi yazarın ya ortasındasın, merkezinde ya dışındasın, hasretinde Dalya 11/09/2010

Letters To Juliet (Aşk Mektupları) 2010

Biraz önce izlemiş olduğum bu tatlı film sayesinde İtalya'ya olan özlemim son derece artmış bulunmaktadır! Benim İtalya'm geldi!!! :) Özet: İtalya'da tatilde olan Amerikalı bir kız (Sophie) üzerinde "Juliet'e" yazan 50 yıllık bir mektup bulur ve ardından mektupta adı geçen aşıkları bulmak için yola koyulur. Oyuncular: Amanda Seyfried, Marcia DeBonis, Gael García Bernal, Chris Egan, Vanessa Redgrave, Franco Nero Yönetmen: Gary Winick Özellikle dram ve romantik komedi türlerinden hoşlanıyorsanız tavsiye ederim. Bu güzel filmi aşağıdaki linkten hemen izleyebilirsiniz ;) http://direkizle.net/ask-mektuplari-%E2%80%93-letters-to-juliet-altyazili.html

The Color Purple (Mor Yıllar) 1985

Bugünlerdeki mor takıntım, en sonunda, uzun zaman önce izlediğim ve çok beğendiğim "Mor Yıllar" filmi hakkında yazmak istememe sebep oldu. Beğenmemin çok sebebi varmış meğer :) Şu kadroya bakın! Oyuncular: Danny Glover, Whoopi Goldberg, Margaret Avery, Oprah Winfrey Yönetmen: Steven Spielberg Özet: 1900'lerin başında, güneyli bir siyahi kız olan Celie (Goldberg) , önce babası tarafından hamile bırakılır, ardından yıllar boyunca efendisi olarak göreceği adama evlenmek üzere adeta satılır. Kocasından gördüğü şiddete rağmen tek tesellisi kız kardeşi Nettie'nin yazdığı mektuplardır. Oysa kocası Nettie'nin mektuplarının ona ulaşmasına engel olmaktadır. Celie sonunda kuru gürültüye papuç bırakmayacak güçlü bir kadın olan Sofia (Winfrey) ile tanışacak ve ondan çok şey öğrenecektir. Kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim !!! Peki benim bu mor takıntım ne olacak? :) İnsanın zaman zaman ruh haline göre bazı renklere yakın hissettiğini bizzat kendim yaşadığım için biliy

milenyum'un son aşk mektubu

sevgili @slı seni ram'inin alamayacağı kadar çok seviyorum. zipsiz, zapsız olduğun gibi. seni ilk gördüğüm anda formatlandım. bana öyle bir sistem transfer ettin ki, hiçbir komut artık beni senden ayıramaz. seninle çoklu ortamlar da dahil, her ortamda mutlu olabileceğimi biliyorum. senin megahertzin beni ateşliyor. bakışların beni taa derinden scan ediyor. sana çok güveniyorum, bu mektubumu başkasına forward etmeyeceğini de çok iyi biliyorum. ben seninle evleneceğim @slı. evleninceye kadar da söz, sana hiçbir şey insert etmeyeceğim. evlenmeden önce dr. norton'dan randevu aldım, ikimiz de usulen bir virüs taramasından geçeceğiz. merak etme, hiç bilmediğim software'lerle ilişkim olmadı. senin için hardware'i taş gibi diyorlar; ancak biliyorsun ki benim için software güzelliği hardware güzelliğinden önde gelir. @slı, seninle biz çok DVD'ler seyredeceğiz. sana evlilik yıldönümünde 24 hızlı, rewritable DVD alacağım. pembe slotlu kasamız, içinde nur topu gibi harddis

selvi boylum, al yazmalım

- elinden tutuversem benimle gelir mi? - seninim işte, alıp götürsene beni... - elini tuttum, sıcacıktı. yüreği elimdeymiş gibi. - mutluluk bu muydu? mutluluk neydi, ben bilmezdim. - durursam bir daha kurtulamam. - ziyanı yok, gülüşü yeter bize. - sevgi neydi? sevgi iyilikti, dostluktu, sevgi emekti...

yavaş şehir

burada herşey yavaş akıyor zaman, düşünceler, hayat düşünmeye vakti oluyor insanın bir sığınak gibi burası tanıdık bir sıcaklık ailenin kucağı gibi bir salyangozun kabuğunda saklanıp gardını almak gibi burası yavaş şehir burası seferihisar.. Dalya 29/07/2010

Ağlama Çocuk...

Ağlama çocuk Bırak gitsin isterse Giden gider Kalan kalır Her zaman böyle olmaz mı zaten Bak çocuk Bak nasıl ötüyor cırcırböcekleri Nasıl da cıvıldıyor kuşlar Havada ne güzel bir koku var Söyle çocuk Neden bu korku gözlerindeki? Nedir derdin? Sevgisizlik mi? Yalnızlık mı? Sakın çocuk Kaybetme ümidini Küçük hüzünler gölgelemesin Büyük sevinçlerini Ama çocuk Yalnız geldin hayata Her zaman yalnız olunmaz mı zaten Kandırmaca tüm oyunlar Tüm sevgiler Tüm coşkular Peki... Ağla çocuk Son damlaya kadar Bitecek elbet ki Anla çocuk Artık anla... 07/07/2010 Dalya Hazar