Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ekim, 2021 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

China

China all the way to New York I can feel the distance getting close You're right next to me But I need an airplane I can feel the distance as you breathe Sometimes I think you want me to touch you How can I when you build a great wall around you In your eyes I saw a future together You just look away in the distance...  

Communication

But that's not an invitation That's all I get If this is communication I disconnect I've seen you, I know you But I don't know How to connect So I disconnect

Uçuş Modu

Bazen hayatı "uçuş moduna" almanız gerekir. Sizi yoran, size zahmet veren insanlardan uzaklaşıp, kendi içinize, ne istediğinize, kendi duygu durumunuza odaklanmanız. Kısacası ilişkilerinizi "uçuş moduna" almanız gerekir bazen. Biraz geride durup dinlenince, uzaktan bakınca bir şeyler netleşir belki diye... 

Ve İşte Zaman Savaşını Böyle Kaybedersin

Seni seviyorum Mavi. Her zaman sevmiş miydim? Sevmemiş miydim? Ne zaman oldu bu? Ya da her zaman mı olmuştu? Senin zaferin gibi aşk da zamanda geriye doğru yayılıyor... Semerkant'ın içinde seni avlamaya çalıştığım zamanı hatırlıyorum; saçının çözülen tellerine dokunabileceğimi düşünmek nefes kesici. Senin için bir beden olmak istiyorum. Peşinden koşmak, seni bulmak istiyorum; elimden kaçırmak, alay edilmek, derinden sevilmek istiyorum; yenilgi ve zafer istiyorum... Beni incitmeni, keskinleştirmeni istiyorum. On ya da bin yıl içinde yanında çay içmek istiyorum... Gençken yalnızlığı istedim. Beni görmüştün orada: Çıkıntının üzerinde, sabırlı ve bihaber. Ama seni düşündüğümde, beraber yalnız olmak istiyorum. Bir şeylere karşı ve bir şeyler uğruna savaşmak istiyorum. Temas halinde yaşamak istiyorum. Senin için bir bağlam olmak istiyorum, senin de benim için olmanı. Seni seviyorum, seni seviyorum ve bunun ne anlama geldiğini beraber bulalım istiyorum. Sevgiyle, Kırmızı ... Kırmızı, Kırm

Pırıltı

Onunla çok güzel bir şey yakalamıştık. Ya da belki de ben yakalamıştım. Aynı boşluğa bakıp aynı hayali kurabiliyorduk sanki. Sihirli gibiydi. Bir yanıyla bana benziyordu hayata bakışı; ama bir yanıyla da bambaşkaydı, sürprizliydi. Bir şehri bir bütün olarak varlığıyla daha da güzelleştirmişti. O şehir pek kimselerin bilmediği kuytularının hikayelerini fısıldamıştı kulağıma. Belki çoğunu aklım yaratmıştı kim bilir? Ve evet, en mükemmel, en güzel, en akıllı, en dürüst o değildi. Ama bir daha hiç öyle sihirli bir şey yaşamadım hayatımda. 

Rolling in the Deep

  The scars of your love remind me of us They keep me thinking that we almost had it all The scars of your love, they leave me breathless I can't help feeling We could have had it all (You're gonna wish you never had met me) Rolling in the deep (Tears are gonna fall, rolling in the deep) You had my heart inside of your hands (You're gonna wish you never had met me) And you played it to the beat (Tears are gonna fall, rolling in the deep)

İnsan Sesi

Bazen kaygı bozuluğu duyan bir kontrol manyağı olduğumu düşünüyorum. Geçen gün MUBİ'de Tilda Swinton'un başrolde oynadığı ve Almodovar'ın yönetmen koltuğunda olduğu çok güzel bir kısa film izledim: "The Human Voice / İnsan Sesi" . Sinir krizinin eşiğindeki terk edilmiş bir kadını 30 dakikalık bu kısa filmdeki monologlar, renkler, tablolar ve semboller üzerinden o kadar iyi özetlemişler ki... İkinci kez de Orkun'la izledim.  Kadınlar neden sinir krizinin eşiğine geliyor? Orkun kadınların hep sinir krizinin eşiğinde olduğunu düşünüyor. Öyle mi gerçekten? Bunu daha dün, taze taze sinir krizi geçirmiş ve çığlıklar atmış bir kadın olarak samimiyetle soruyorum. Neden sinir krizi geçiriyoruz? Sanırım esas derdimiz anlaşılmamak. Ya da daha doğrusu, yanlış anlaşılmak. Karşımızdaki kişiden beklediğimiz, ihtiyacımız olan o anlayışı, teselliyi, doğru cümleleri bulamamak. Evet bazı günler daha hassas olabiliyoruz. Bu hormonal ya da gezegensel ya da tamamen rastlantısal o