Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mayıs, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Feminist Şehir*

Feminist perspektiften mekâna ve daha geniş ölçekte şehirlere baktığımızda neler görüyoruz? Feminist bir şehri nasıl tasarlayabiliriz?  Feminist şehri tahayyül etmek için öncelikle "kadınca sorular sormak" ve "kadınların korkusunu" (female fear) anlamak gerekiyor. Feministler kadınların korkusunun bir toplumsal işlevi olduğu için sürekli körüklendiğine işaret ediyor: kadınları kontrol etmek. Bu “korku kültürü” aracılığıyla kadınların kamusal alan kullanımı sınırlanıyor, iş konusundaki tercihleri ve ekonomik fırsatları şekillendiriliyor ve kadınlar “koruyucu” erkeklere bağımlı kılınarak, “hetero-ataerkil kapitalist sistem” içerisine hapsediliyor. Leslie Kern  "Feminist Şehir"  (2019) kitabında, heteronormatifliğin kalıplarını yeniden üreten kentsel alanlar üzerinde, toplumsal cinsiyet duyarlı planlama perspektifinden ciddi çalışmalar yapılması gerektiğinin altını çiziyor. Kern, feminist şehri  "Kentsel dünyada farklı yaşamaya, daha iyi yaşamaya ve daha

"Arzu Nesnesi" Olmak

Kadınların "arzu nesnesi" olarak metalaştırıldığı bu kapitalist sistemde, özellikle muhafazakar ülkelerde obsesif erkeklerin "ya benimsin, ya kara toprağın" tutumuyla kadınların hayatını kararttığı sayısız örnek yaşıyoruz.  Geçtiğimiz ay  Bergen  filmini izledim. Bergen'in katilinin ve onun gibi yüzlercesinin elini kolunu sallayarak gezebildiği bir ülkede yaşamaktan en hafif tabirle utanç duyuyorum. Utanması gerekenler ise utanmıyor. Hasbelkader düzgün bir birliktelik/evlilik yaşayan kadınlar da o obsesif erkekleri tercih etmedikleri için değil; "başka bir erkeğin kadını" oldukları için -bir derece- rahat bırakılıyorlar. Yani bir erkeğin kadını olmadığında, hele ki boşanmış bir kadınsan, potansiyel cinsel partner olarak taciz ediliyorsun. Bir yandan da "toplum baskısı" denilen tezat ortaya çıkıyor. Kadınlara "arzu nesnesi" olarak yaklaşanlar ve kadınların birey olarak varoluşlarını yerenler  aynı insanlar oluyor sıklıkla.  Güzel bir