Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kasım, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

lost without you

I remember being afraid Of my destiny Fear of change or losing my way And my identity Then something bigger just took over And it happened so fast Lying here, my head on your shoulder Reliving the past

Avrupa'nın EN BÜYÜK Adalet Sarayı İstanbul Adliyesi!

White House / Beyaz Ev'e 'Beyaz Saray' deniyor. Belediye sarayı, adalet sarayı, nikah sarayı.. Her şeye neden saray? Neyin gösterişi? Bir de dünyanın hiçbir yerinde bu kadar büyük adalet sarayları yoktur her iddiasına varım. "En büyük adalet sarayını yaptık." diye böbürleniyorlar. İçinde adalet olmadıktan sonra ne anlamı var?

perfect!

Young hearts are foolish, they make such mistakes They're much too eager to give their love away Well, I have been foolish too many times Now I'm determined, I'm gonna get it right!

Ya Sonra?

Aşağıda paylaştığım lovin' you şarkısını dinlerken okudum Minnie 'nin hayatını vikipedi'den. Şanslıysak, eserler vermişsek google'da aratılır belki bizim de isimlerimiz ileride? 31 yaşında kanserden öldüğü yazıyordu. İki çocuğu ve mutlu bir evliliği varken. Birdenbire. Şarkının sözlerini dinledim tekrardan. "Birlikte yaşlanalım" diyor bir yerinde. Birlikte yaşlanmak. Sevdiğin insanla birlikte yaşlanmak. Çocuklarının büyüdüğünü görmek. Torunlarına masallar anlatmak. Bir insan için ne kadar büyük bir lütuftur! Herşey ne kadar basit bir isteğe bağlı aslında. 31 yaş ise ne kadar genç. Ve bugün, Filiz, 25 yaşında. Daha 25 yaşında! O da aynı hastalıktan muzdaripti, tedavi oluyordu. Bir daha kemoterapi görmesi gerektiğini duyunca bırakmış kendisini. Daha bir sene önceydi, aynı sınıfta, aynı projedeydik. Kıpır kıpır, sapasağlam, güzel bir kız.. Gözlerinde görebileceğiniz tek şey yaşam.. Tedavisi bulunan ve gizlenen bir şey yüzünden insanların boşu boşuna

lovin' you

lovin’ you has made my life so beautiful  and every day my life is filled with lovin’ you..

cinema paradiso ♡

sencillik

ben benim sen sen misin? peki sen de benim gibi sencil misin? Dalya 12/11/11 fotoğraf: la barceloneta

hüzüntü

güzel ülkemden aldığım haberlerin tümüne verilebilecek yegane isim:   hüzüntü .  pembe gözlüklerime acilen ihtiyacım var. ya da birçoklarının taktığı  at gözlüğü ne. yoksa tahammül etmek zor.

Eski Sevgili

Hepimiz gerçek hayatta peri masalları olmadığını öğrenmişizdir, değil mi? Gerçi masallardaki gibi, cadılar, büyücüler ve bilimum diğer fantastik karakterlere benzer kişilerle karşılaşmışlığımız vardır ama öyle ilk görüşte aşk'lar, prensler, prensesler, happily lived ever after' lar yok, biliyoruz. En azından ilk seferinde. En basitinden, bir oyun gibi bakarsak, yanlış oyun arkadaşıyla oynarken sobelenmek ya da eşşek şakasının dozunu kaçıran biri sana çelme takınca düşüp dizini kanatmak gibi bir şey belki. Evet bildiniz, aşk acısı. Ayrılık. Nam-ı diğer game-over . Bilirsiniz, şu duygusal konularda genelde her şeye iyi niyetle başlanır, çaba gösterilir ama bir yerde bir terslik ortaya çıkar, yürümez, sevgi sözcükleri nefret sözcüklerine dönüşür, bağlar kopar, klasik. Kimse başından böyle olmasını istemez elbette ama çok izliyoruz bu hikayeyi. Onları gördükçe de en azından kendi adıma tartışmalı ve saygı çerçevesi dışında bir ayrılık yaşamadığım için şanslı hissediyorum. İ

bambaşka biri

tam bu akşamlık şarkı :)

rubbish inside ♡

will you still love me tomorrow?

too much love will kill you

Yeah, too much love will kill you It'll make your life a lie Yes, too much love will kill you And you won't understand why You'd give your life, you'd sell your soul But here it comes again Too much love will kill you In the end...