Ana içeriğe atla

The Color Purple (Mor Yıllar) 1985


Bugünlerdeki mor takıntım, en sonunda, uzun zaman önce izlediğim ve çok beğendiğim "Mor Yıllar" filmi hakkında yazmak istememe sebep oldu.
Beğenmemin çok sebebi varmış meğer :) Şu kadroya bakın!

Oyuncular: Danny Glover, Whoopi Goldberg, Margaret Avery, Oprah Winfrey
Yönetmen: Steven Spielberg


Özet: 1900'lerin başında, güneyli bir siyahi kız olan Celie(Goldberg), önce babası tarafından hamile bırakılır, ardından yıllar boyunca efendisi olarak göreceği adama evlenmek üzere adeta satılır. Kocasından gördüğü şiddete rağmen tek tesellisi kız kardeşi Nettie'nin yazdığı mektuplardır. Oysa kocası Nettie'nin mektuplarının ona ulaşmasına engel olmaktadır. Celie sonunda kuru gürültüye papuç bırakmayacak güçlü bir kadın olan Sofia(Winfrey) ile tanışacak ve ondan çok şey öğrenecektir.

Kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim !!!

Peki benim bu mor takıntım ne olacak? :)
İnsanın zaman zaman ruh haline göre bazı renklere yakın hissettiğini bizzat kendim yaşadığım için biliyorum :) Gözünüz hep o renge takılır, arabayla hızlıca bir yerden geçerken bile. Hatta sadece renk de değil, isimler de olmadık zamanlarda karşınıza çıkarlar. Bir arabanın plakasında, bir ilçe tabelasında, bir afişte, sokak adında, hep bir yerlerde. Belki bu algıda seçicilik ile ilgilidir? Bilincimizde ya da bilinçaltımızda halihazırda bulunan, kafamızı kurcalayan, ruh halimize göre değişken olan birçok şey, en kalabalık içindeyken bile kendini bize gösterir. Kaçarı da yok kuçarı da :)

Peki neden mor? Haftalardır neden mutlaka bir aksesuarımda mor renk var? İnternette Mor Renk ve Anlamları'nı öğrenmek için ufak bir gezinti yaptım.

Mor, zenginliği, asalet, lüks ve ihtişamı çağrıştıran bir renktir. Özellikle açık tonları rahatlatıcıdır. Hayal gücünü arttırarak şevk ve ilham verir. Konsantrasyonu arttırır. Mor rengi seven insanlar genellikle, ruhsal dünyası ön planda olan, ağır başlı ve asil ruhlu kişilerdir. Duyarlılıkları fazla olduğu için sanat dallarında başarılı olma ihtimalleri daha fazladır. Beyinsel faaliyetleri ve sanatsal düşünceyi arttıran mor, özellikle sanatçıların çalışma ortamları için uygun olabilir. Hüzün, üzüntü ve depresyonu çağrıştıran etkileri de vardır.

Konsantrasyon konusunda oldukça umut vadedici ama lütfen depresyon kısmını almayalım :) Evet, ne olursa olsun, güzel renk bence mor renk.
Mor yıllar, pembe düşler, mavi ufuklar diliyorum.. ;)


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Yarık

Zaman zaman açılan bir yarığım var. Bir fermuar gibi. Çukur gibi.  Canlı bir fay hattı, lavdan bir girdap gibi. İnsanları kendine çekiyor.  Masumiyet, samimiyet, güler yüz. Ve eşdeğer bir ilgi, kayıtsızlık ve fütursuzluk hali. Kahkaha ve gözyaşı. Sıcak. Tüketici. Ölümcül.  Böyle zamanlarda diğer çocuklara bilyelerini gösteren bir sokak çocuğu oluyorum.  Parlak gözlerle onların bilyelerini görmek istiyorum:   Seninkiler ne renk? Şu mavi camdan olanı beğendim. Benimle oynar mısın? Evet, yaklaş ve bana elini göster. Belki hoşuma gider? Oyun oynuyorum. Flört oyunu. Kontrol edilmeyi kontrol ediyorum. Erkekleri kontrol ediyorum.  Ama bir süre.   Çünkü benden iyi oyuncular var.  Çünkü o yarık nihayetinde kapanmak zorunda . Başta masumane başlayan, tehlikeli bir oyun bu. Bu yarık açıldığında aşıklar ve düşmanlar ediniyorum. Neden sonra oyun bitiyor. Aniden bir pişmanlık hissi peyda oluyor. Çünkü karşımdaki çocuk ağlıyor. Mavi cam bilyesi ortada yok. Nerede bilmiyorum , diyorum. Ben almadım. Oy

Bir hiç olmamaya dair.

Kibir, özgüveni değil, özgüven yokluğunu işaret eder. Dolayısıyla kibirli olmayın ve kibirli olmakla övünmeyin. En önemlisi, kibirli olmakla övünen insanlardan uzak durun. Başkalarından el alan, güç devşiren, üstüne bu emanet güçle başkalarını ezen insanlar, sırtlarındaki o el çekilince bir "hiç" olduklarını hatırlayıp depresyona sürüklenirler. Kibir sıklıkla bu sert düşüşün gelişini görmeyi engeller. Dolayısıyla, güç devşireceğinize, bir hiç olmamaya özen gösterin. Gözle görünür ve kalıcı değişimler geçirmemiş, sözleri ve eylemleri tutarsız, sizde tam olarak güven hissi uyandırmayan insanlara - sevgililere, arkadaşlara "ikinci şans" vermeyin. Zamanınız değerli ve kimseye ikinci şans borcunuz yok.  Bir insan en yakınındaki beş kişinin ortalamasıdır. Dolayısıyla, o beş kişiyi çok iyi seçmelisiniz. Özgüven sorunu ya da narsistik yaralanması olan adamlar, hayatlarındaki kadının kendinden daha başarılı, daha güzel, daha eğitimli, daha zeki olmasını, daha çok para kazanm

Philophobia

Korku ve aşk arasında güçlü bir bağlantı vardı. Ve korkuyordu.  Âşık olmaktan korkuyordu, çünkü zaten aşıktı.  Dağıtmaktan korkuyordu, çünkü dağılmaktan korkuyordu. Bir uçurumdan atlayıp bin parçaya bölünmekten korkuyordu. Çünkü bunu daha önce yapmıştı. Bu yüzden uzak durmalıydı ondan.  Bir seçim yapmak istemiyordu. Aslında bir seçim yoktu, olmamalıydı. Yoksa olası bir mutsuzluğun, ya da ucundan kaçırılmış bir mutluluğun sorumluluğunu tek başına alması gerekecekti. Ama bir seçim yapmazsa vicdanı rahat olurdu. Hatta seçme hakkı elinden alındığı için öfkelenir,  mağduriyeti yüzünden onu suçlar ve kim bilir belki mutlu bile olurdu.  Evet, yetişkinliğin sorumluluğundan kaçmaya çalışıyordu. Bu yüzden sevmemeliydi onu. Deli gibi sevilmek istiyordu oysa. Ama söylemiyordu.  Söylerse gücünü kaybedeceğini biliyordu. Aciz görüneceğini. Ne olurdu sevmeseydi onu?  Artık sevilmediği için üzülürdü elbet. Ama karşılıksız bir aşkın acısı, güzel olabilecekken yitirilmiş bir aşkın acısından daha katlanıl