bazen birilerine birşeyler anlatmaya çalışmayı, debelenmeyi anlamsız buluyorum. ama susup, izleyici koltuğuna oturunca gördüğüm tiyatro o kadar korkunç ki, kendimi sahneye atlayıp oyuna müdahale etme isteğinden alıkoyamıyorum! bir sürü insan var. hepsi birbirinden farklı. eğitimle filan da alakası yok hani, bazıları bildiğin katıksız gerizekalı. hangi kelimeleri kullanırsan kullan, ne anlatırsan anlat, karşındakinin anlayabildiği kadar anlaşılıyorsun.
birileri var.. iyilik yapıyorlar, bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar, biri tokat atınca öbür yanağı çeviriyorlar. sabrediyorlar. ve başka birileri var.. yakıp, yıkıp, yağmalıyorlar. küfür ediyorlar. öldürüyorlar. ve o koltukta oturup hiçbir şey yapamamak canını acıtıyor.
aklıma 'vampirle görüşme' filminden bir sahne geldi: bir tiyatro izliyoruz, oyuncular vampir ve genç bir kadını kurban olarak seçmişler, öldürecekler. izleyiciler bunu kurgu sanıyor, bir oyunmuş gibi algılıyorlar. kadın yardım istiyor, sahneden kaçmaya çalışıyor, bağırıyor. rolünü çok iyi oynadığını sanıyorlar. izliyorlar. ve ölüyor. çok başarılı öldüğünü düşünüyorlar. alkışlıyorlar, alkışlıyorlar..
hayat böyle mi? gerektiğinde o sahneye, o korkunç oyunlara müdahale edebilirsek, bir insanın, birçok insanın, tüm insanlığın hayatı kurtulabilir mi? belki.
bakın orada hep birileri var.. ağır bir yükü suyun yüzeyinde tutmaya çalışıyorlar, yüzüyorlar. ve başka birileri var.. nefes almadan yaşıyorlar suyun dibinde. onlar da yükü aşağı doğru çekmeye, yüzeydekileri boğmaya uğraşıyorlar. onlar nefes almıyor ya, ötekiler de almasın diye. ve başarıyorlar, birer birer. "gittikçe ağırlaşan bir yükü taşımak, başını suyun yüzeyinde tutup boğulmamak çok yorucudur" diye düşünüyorsun. korkuyorsun. ama gözünün önünde boğulan insanları gördükçe, yüzme bilen biri olarak yardım etmek istiyorsun. sadece daha çok insan gerekiyor. sonuç değişir ya da değişmez, ama her şey o zaman anlam kazanıyor.
biz, hala nefes alabiliyorsak, oyunda seyirci olmakla yetinemeyiz, yetinmemeliyiz! bir hayat, bir beyin, bir ruh varsa kurtarılmaya değen, gerekirse elimize sarımsağı alıp, o sahneye atlayabilmeliyiz!
Dalya 22/01/2012
Yorumlar