Bazen anne olan hayvanlar hastalıklı evlatlarını emzirmeyerek ölüme terk ederler. Ancak yaptıkları sadece, güçlü olanın türünün devamı için zayıf halkayı elemektir. Canice gelebilir insanlara. Şu örneğe bakın: Bir anne fare, yavrularından birini emzirmez, döver ve uzaklaştırır. Bunu gören biyolog sinirlenir, zorla onu yerine geri koyar, dışarıdan besler ve büyümesine izin verir. Ve fark eder ki, ölmesi gereken yavru fare büyüyüp anne olduğunda tek tek bebeklerini öldürmeye başlar. Zihinsel ya da fiziksel hastalığı içgüdüsel olarak tespit eden onun annesi, en başından bu yüzden yavrusunu beslememiştir. Biyolog, düzene müdahale etmenin daha kötü sonuçlar yaratacağını anlar ve geri çekilir. Düzen, doğanın kendi dengesidir.
Zaman zaman açılan bir yarığım var. Bir fermuar gibi. Çukur gibi. Canlı bir fay hattı, lavdan bir girdap gibi. İnsanları kendine çekiyor. Masumiyet, samimiyet, güler yüz. Ve eşdeğer bir ilgi, kayıtsızlık ve fütursuzluk hali. Kahkaha ve gözyaşı. Sıcak. Tüketici. Ölümcül. Böyle zamanlarda diğer çocuklara bilyelerini gösteren bir sokak çocuğu oluyorum. Parlak gözlerle onların bilyelerini görmek istiyorum: Seninkiler ne renk? Şu mavi camdan olanı beğendim. Benimle oynar mısın? Evet, yaklaş ve bana elini göster. Belki hoşuma gider? Oyun oynuyorum. Flört oyunu. Kontrol edilmeyi kontrol ediyorum. Erkekleri kontrol ediyorum. Ama bir süre. Çünkü benden iyi oyuncular var. Çünkü o yarık nihayetinde kapanmak zorunda . Başta masumane başlayan, tehlikeli bir oyun bu. Bu yarık açıldığında aşıklar ve düşmanlar ediniyorum. Neden sonra oyun bitiyor. Aniden bir pişmanlık hissi peyda oluyor. Çünkü karşımdaki çocuk ağlıyor. Mavi cam bilyesi ortada yok. Nerede bilmiyorum , diyorum. Ben almadım. Oy
Yorumlar