Sadece şu an var sevgimizi paylaşabilmek için. Bazı zamanlar anlarız aslında, hatırlarız birgün biteceğini. Uzun ya da kısa. Bir sokak kedisini okşayıp ardına bakmadan yürümek gibi geçmişteki sevdalar. Bir daha hiç görmemecesine. İyi olduğunu umup, aslında olmadığını düşünmezcesine. Yaşam yalnızca bir saniye. Öylesine hassas, öylesine kırılgan. Ona bir daha hiç dokunamayacak olmak, bir zamanlar seninle olduğunu ve çok ama çok sevdiğin gerçeğini değiştirir mi? Değişmez bu ana kazınmış olan hiçbir şey. Kimin ne düşündüğünün ne önemi var? Seviyorsan sev. Şimdi sev. Yeter ki sev. Yarın yine gün doğacak mı kim bilebilir?
Zaman zaman açılan bir yarığım var. Bir fermuar gibi. Çukur gibi. Canlı bir fay hattı, lavdan bir girdap gibi. İnsanları kendine çekiyor. Masumiyet, samimiyet, güler yüz. Ve eşdeğer bir ilgi, kayıtsızlık ve fütursuzluk hali. Kahkaha ve gözyaşı. Sıcak. Tüketici. Ölümcül. Böyle zamanlarda diğer çocuklara bilyelerini gösteren bir sokak çocuğu oluyorum. Parlak gözlerle onların bilyelerini görmek istiyorum: Seninkiler ne renk? Şu mavi camdan olanı beğendim. Benimle oynar mısın? Evet, yaklaş ve bana elini göster. Belki hoşuma gider? Oyun oynuyorum. Flört oyunu. Kontrol edilmeyi kontrol ediyorum. Erkekleri kontrol ediyorum. Ama bir süre. Çünkü benden iyi oyuncular var. Çünkü o yarık nihayetinde kapanmak zorunda . Başta masumane başlayan, tehlikeli bir oyun bu. Bu yarık açıldığında aşıklar ve düşmanlar ediniyorum. Neden sonra oyun bitiyor. Aniden bir pişmanlık hissi peyda oluyor. Çünkü karşımdaki çocuk ağlıyor. Mavi cam bilyesi ortada yok. Nerede bilmiyorum , diyorum. Ben almadım. Oy
Yorumlar