Yıllar önce sevgili Ceren ve Sarper sayesinde keşfettiğim O.G., Çeşme'de müdavimi olduğum, pek keşfedilmemiş plajlardan biri olmuştu. Zaten öyle en popülerlerine, piyasa yapmaya gitmeyi hiç sevmezdim. Plaja dair en sevdiğim şey iddiasız doğal güzelliği, bohemliği ve kum zambaklarıydı. En sevgili arkadaşlarımı ve annemi de götürmüştüm oraya. Kum zambaklarını görünce aklıma kardelenler gelmişti. En zorlu koşullarda bile bir yolunu bulup çiçek açan çiçekler. Muhtemelen artık O.G. kapanmış ya da el değiştirmiştir. Zaten yasal sorunlar yaşıyordu. Oradan geriye kum zambakları gibi beyaz, duru ve güzel anılarımız kaldı..
Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...
Yorumlar