Ana içeriğe atla

çocuklar :)

çocukların hayatı algılayışına bayılıyorum! :) salvador dali sergisinde cennet tasviri bölümündeyiz. kalabalık bir okul grubu gelmiş, başlarında hocaları, boyları belime gelen çocuklar.. hocanın açıklamalarını ve sorularına verdikleri cevapları duyabilmek için yakından yürüyorum. bir ara uzaklaşıyor kadın, "siz devam edin çocuklar." çocuklar devam ediyorlar. resimler sürreal tabiki, melek tasvirleri şekil değiştiriyor, her şey akışkan. bir çocuk telaşla arkadaşına dönüyor: "hiii! biz cennet'ten çıktık galiba?!" :)) ... ardından, özellikle çocukları o bölüme sokmamalarına rağmen, ufak bir kız aralarından sıyrılıp cehennem bölümüne geliyor. gürültücü teyzeler var bu bölümü gezen, "aaaooo ooooaaa müthiş bir desen! böyle bir desen görmedim daha önce!" diye bağırıp bir diğerine desen bilgisi üstünlüğü taslamaya çalışırlarken, gözlerine bu minik kız ilişiyor. buradaki tablolar daha acaip tabi, cehennem sonuçta, orası burası kesilen, işlence gören insanımsı, hayvanımsı yaratıklar var. endişeli gözlerle bir tablodan ötekine geçiyor minik kız. teyze dokunuyor omzuna: "ayy canıımm sen de mi buradasın? bak.. ne güzeller değil mi? salvador dali! beğendin mi? hı?" kız, teyzeye 'deli olmalısın' dercesine kocaman açılmış gözlerle bakıyor, tek kelime etmeden topukları üzerinde dönüp uzaklaşıyor :)) çok güldüm çook..

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

Yasemin

Bugün dalında bir yasemini koklayıp seni düşündüm. Yaşıyorlar, demiştin, zarif zarif.. Bir çiçeği koparmayıp dalında koklamak gibi senin aşkın da.. Öyle nazik, öyle düşünceli.. 

4/4

Bu akşam Netflix'te "The Life List" isimli bir film izledim. Dram ve rom-com karışımı bir aile filmiydi. Filmin bir yerinde partnerinizin sizin için doğru kişi olup olmadığını belirlemeniz için 4 soru sormanız gerektiğinden bahsediyordu; Nazik biri mi? Onunla dürüstçe ve sansürsüz konuşabiliyor musun? En iyi versiyonuna ulaşman için seni teşvik ediyor mu? Onu çocuklarının babası olarak hayal edebiliyor musun? Elbette çok eksik ama çok yerinde sorular.  Neden sonra fark ettim ki benim için 4/4'lük olan biri için ben 4/4'lük olmayabilirim. Ama bu beni daha az sevilmeye layık yapmaz. Çünkü ben, yeterliyim .  Ben, olduğum halimle sevilmeyi ve seçilmeyi hak ediyorum.  Ben, benimle birlikte bir gelecek hayal edilmesine layığım.  Partnerimin de hayal ettiğim geleceği hayal etmesini istiyorum.. ya da.. bunu isteyen bir partner istiyorum. Sevgiyle..