Burada herkesi Christmas heyecanı sardı. Şehir ışıklandı, yeni yıl şarkıları çalıyor. Özellikle gece Barselona sokakları bir başka güzel. Seyyar hediyelikçiler doldurdu sokakları. Yeniyıl çamları kokusu, biblo İsa'cıklar, ökse otları.. Alsam mı diyorum, asarım kapıya, sonra gülüyorum azıcık buruk, "Öpeceğim adam uzakta, ama 2 ay kaldı, söz gidince.." diyorum, ilerliyorum. Etrafa bakınıyorum. Öyle aylak aylak dolaşmak pek keyifli. Bir yere acelesi olmamak. Bambaşka bir kültür.. ama aynı insanlar. Gerçekten, insan hep, her yerde ve her zaman aynı. Bir süre sonra da herşey normalleşiyor. Adapte oluyorsun. Adapte olman çok normal. Çünkü dünyanın her köşesinde bir kadın aynı şekilde kahkaha atıyor ve bir bebek aynı şekilde ağlıyor..
Zaman zaman açılan bir yarığım var. Bir fermuar gibi. Çukur gibi. Canlı bir fay hattı, lavdan bir girdap gibi. İnsanları kendine çekiyor. Masumiyet, samimiyet, güler yüz. Ve eşdeğer bir ilgi, kayıtsızlık ve fütursuzluk hali. Kahkaha ve gözyaşı. Sıcak. Tüketici. Ölümcül. Böyle zamanlarda diğer çocuklara bilyelerini gösteren bir sokak çocuğu oluyorum. Parlak gözlerle onların bilyelerini görmek istiyorum: Seninkiler ne renk? Şu mavi camdan olanı beğendim. Benimle oynar mısın? Evet, yaklaş ve bana elini göster. Belki hoşuma gider? Oyun oynuyorum. Flört oyunu. Kontrol edilmeyi kontrol ediyorum. Erkekleri kontrol ediyorum. Ama bir süre. Çünkü benden iyi oyuncular var. Çünkü o yarık nihayetinde kapanmak zorunda . Başta masumane başlayan, tehlikeli bir oyun bu. Bu yarık açıldığında aşıklar ve düşmanlar ediniyorum. Neden sonra oyun bitiyor. Aniden bir pişmanlık hissi peyda oluyor. Çünkü karşımdaki çocuk ağlıyor. Mavi cam bilyesi ortada yok. Nerede bilmiyorum , diyorum. Ben almadım. Oy
Yorumlar
Sevgiyle Kal!!