Ana içeriğe atla

Aşık Şehir

Asmalı Mescit'in ortasında öpüşen bir çift
Ve geçen bir kadının sesi
"İşte aşk"... diyor arkadaşına
Ansızın aklına geliveren
Bağlanmayacaksın*
 şiiri kulaklarında

"Çok sevmezsen çok acımazsın
Çok sahiplenmeyince 
Çok aitte olmazsın hem
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin"

Bu yüzden gidip Galata kulesine sarılacaksın mesela
Her gördüğünde içine mutluluk dolduran siluete
Teşekkür edeceksin orada olduğu için
Seni sevecek bileceksin
Ve hiç terk etmeyecek sen etmedikçe

Yanmış saçlarını okşamak isteyeceksin
Haydarpaşa'nın
Geçecek diye fısıldamak
Sevinecek küçük bir çocuk gibi
Yaşlı ve yorgun gözlerinde göreceksin

Yerdeki arnavut kaldırımları sızlanacaklar belki
Bazen tökezlesen de yokuşta
Sırtlarında taşıdıkları için seni
Onları da seveceksin

Dikkatlice bakarsan eğer
Bir şiir gibi bu şehir
Bir şarkı gibi
Sevmeye sevilmeye dünden razı gibi

Ve seveceksin
Korkmadan sevebileceksin.

Dalya 19/12/2010
* Bağlanmayacaksın / Can Yücel

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz?

Fark ettim ki duygusal dalgalanmam azaldığında kendimi yazarak ifade etme ihtiyacım da azalıyor. Oysa çok şey oluyor hayatımda. Özellikle işe yönelik yeni adaptasyonlar, mevcut durumların netleşmesi, iyileşmesi, etkinliklerin takvimlenmesi (Nisan'a kadar inanılmaz yoğun olacağım), kulisler yapılması, ekipler oluşması, saçma insanların defedilmesi (ya da bu örnekte henüz defedilememesi) gibi durumlarla uğraşıyorum. Bir zamanlar sözler ve davranışlar beni çok incitirdi. Çoğunun bomboş egolu, hatta cahil sözler olduğunu bilsem bile. Artık incinmiyorum. Artık anımsayınca yaralı bir hayvanın ısırıkları gibi geliyor o sözler bana. Çok alışık olduğum bir karakter tekrar tekrar çıkıyor karşıma. Şimdi iş hayatımda baş etmem gerekiyor. Demek ki bu bir sınav ve ben bu sınavı bir şekilde aşmalıyım. Ne kadar inanarak boş konuşuyor, görüyor musunuz? Prensin bu repliğini çok seviyorum. Hatta kendisine bunu yazan bardaktan almamak için zor tutuyorum. Belki (inşallah) giderse, giderken güle güle he...

Yasemin

Bugün dalında bir yasemini koklayıp seni düşündüm. Yaşıyorlar, demiştin, zarif zarif.. Bir çiçeği koparmayıp dalında koklamak gibi senin aşkın da.. Öyle nazik, öyle düşünceli.. 

4/4

Bu akşam Netflix'te "The Life List" isimli bir film izledim. Dram ve rom-com karışımı bir aile filmiydi. Filmin bir yerinde partnerinizin sizin için doğru kişi olup olmadığını belirlemeniz için 4 soru sormanız gerektiğinden bahsediyordu; Nazik biri mi? Onunla dürüstçe ve sansürsüz konuşabiliyor musun? En iyi versiyonuna ulaşman için seni teşvik ediyor mu? Onu çocuklarının babası olarak hayal edebiliyor musun? Elbette çok eksik ama çok yerinde sorular.  Neden sonra fark ettim ki benim için 4/4'lük olan biri için ben 4/4'lük olmayabilirim. Ama bu beni daha az sevilmeye layık yapmaz. Çünkü ben, yeterliyim .  Ben, olduğum halimle sevilmeyi ve seçilmeyi hak ediyorum.  Ben, benimle birlikte bir gelecek hayal edilmesine layığım.  Partnerimin de hayal ettiğim geleceği hayal etmesini istiyorum.. ya da.. bunu isteyen bir partner istiyorum. Sevgiyle..